Siyanür nasıl zehirler? Casus ve savaş konulu filmlerde hepimiz görmüşüzdür; yakalanan casuslar işkenceli sorgudan kurtulma amacıyla siyanür hapı içerek intihar eder.

En basit şekliyle anlatacak olursak kana karışan siyanür kanda oksijen taşımakla görevli hemoglobininin içindeki demir ile tepkimeye girer ve kan içinde var olan demir bileşiğinin tamamını çökeltir. Oksijen taşınamadığı için çok kısa bir sürede ölüm gerçekleşir.

Hatırlarsanız siyanür ile intihar eden ailenin yanına görevliler özel giysi ve maskelerle yaklaşmıştı. Artık siz düşünün siyanürün ne kadar zehirli olduğunu.

Yukarıda yazıklarımı internetten bakıp yazmadım. Sanırım bizler bu ülkedeki son şanslı nesillerdendik. Muhteşem bir lise eğitimi gördük. Öğretmenlerimiz öyle güzel kimya öğrettiler ki okulu bitirdiğimizde hepimiz neredeyse bütün kimyasal tepkimeleri gerçekleştirebilecek düzeydeydik.

Siyanür konusunu da öğretmenimize sorduğumuz siyanür nasıl zehirler sorusuyla öğrendik. Öğretmenimizle beraber siyanür ve demirin tepkimesini çözdük. İnanılmazdı. Öyle kısa sürede gerçekleşiyordu ki insanı göz açıp kapayana kadar öldürüyordu.

İkinci Dünya Savaşında gaz odalarında kullanılan Zyklon B adlı zehir de siyanür içeriklidir. Alman disipliniyle araştırma, öğrenme, keşfetme güdüsü birleşmiş ve gaz odasındaki insan davranışları incelenmiş. O dönemin en korkunç saptamalarından biri gaz odasına kapatılan insanların gaz verildikten sonra biraz daha hava almak için çocuklarını ayakları altına alıp yükselmeye çalıştığıdır.

Tıp fakültelerinde kullanılan Anatomi Atlaslarındaki ayrıntılı resimler de 2.Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında yapılan deneyler sırasında çizilmiştir. Günümüzde hâlâ o atlaslar kullanılıyor mu bilmiyorum ama otuz yıl önce gördüğüm o resimlerde çizenlerin adı ve rütbesi de yazıyordu.

Hiçbir asit altını tek başına eritemez. Eritebilen yani sıvı hale getiren iki madde vardır ilkçağdan bu yana kullanılan Kral Suyu ve siyanür. Kral suyu Hidroklorik asidin (HCL) ve  Nitrik asidin (HNO3) 3:1 oranında karıştırmasıyla elde edilir HCL her yerde bulabileceğiniz Tuz Ruhudur. Nitrik asit ise Kezzap olarak adlandırılır.

Kuyumcularda görmüşsünüzdür; kuyumcu satın almadan önce altını Mihenk taşına sürterek bir çizgi oluşturur, taşın üzerindeki altın çizgisine de küçük şişeden aldığı asidi sürüp altının içindeki bakır veya diğer metallerin tepkimeye girerek yok olmasından sonra geride kalan altın miktarından satın alacağı bileziğin, küpenin vs ayarını öğrenir.

Siyanür ile altın ayrıştırma yüksek miktarda altın üretimlerinde kullanılan en ucuz yöntemdir. Önce siyanürle gelen maden içindeki altın sıvılaştırılır. Daha sonra çökeltilir. Bu çökeltiden de çeşitli yollarla altın elde edilir.

Siyanürün tehlikesinden dolayı birçok ülke kendi toprakları üzerinde siyanür ile altın madenciliği için çok sert önlemler almıştır.  Çünkü kullanılan siyanürün toplandığı havuzlarda bir kaçak durumunda geri dönüşü olmayan felaketler yaşanır.

İliç’te Siyanürün Fırat Nehrine karışması durumunda nehrin geçtiği her bölgede her ne varsa ölecek demektir.

Sizce hangi bedel böyle bir felaketi karşılayabilir?

Üstelik kendi ülkesinde bu türde üretim yapamayan firmalar gelip benim ülkemde doğa katliamı yaparak milyarlar kazanıyor. Ve bu madenlerden yararlanmak adına Türkiye Devletine komik paralar ödüyorlar.

“Şirketin çıkardığı altından kazandığı para 6 milyar dolar. Buradan devlete verilecek para yalnızca 117 milyon dolar.”

Değer mi?

Doğamızı, insanımızı, kuşları, tavşanları, çiçekleri, ekinleri zehirlemeye değer mi?

Peki siz de kendinizi kandırılmış hissediyor musunuz?