Aşık Veysel’in ölüm yıldönümü olan 21 Mart, “Ozanlar Haftası”nın başıdır. Devletin Ozanlar Haftası ilân etmesi, Şeref Taşlıova ve Murat Çobanoğlu’nun çabalarıyla sağlanmıştı.  “Ozanlar Haftası”nın sonuydu. 26 Mart günü, Murat Çobanoğlu’nun Ankara’da tedavi edildiği hastanede vefat ettiği haberi, bir çıngı gibi yüreğime düştü. Anılar bir sinema şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

Yıl 1974. Antalya Festivali’ndeyiz. Antalya Şehir Stadyumu hıncahınç dolu. Peh! Peh!.. Peh!... Kiziroğlu Mustafa Bey ile inliyor yer gök...  İlk defa orada Murat Çobanoğlu bu türkünün hikâyesini de anlatıyor, günümüz çocuklarının gürbüzlükleri ile Köroğlu’nu alt eden Kiziroğlu Mustafa Bey’i karşılaştırıyordu. 

Murat Çobanoğlu halkının duygularına, düşüncelerini yansıttı. Geçmişten aldığı ışığı geleceğe yansıttı. Zamanın, mekânın ve şartların elverdiği ölçüde geleneği yaşattı, öğretti.  Çalışmayı, güzel ahlaklı olmayı, yurt sevgisini, barışı, okumayı, aydınlanmayı öğütledi. Öğretmenler için şöyle diyordu:

Ana baba gibi emeği vardır

Ağızdır, lisandır, dildir öğretmen

Sevgisi, şefkati insana yardır

Vücuttur kanattır koldur öğretmen

 

Talebe okulun yeşil fidanı

Yanan bir ocağın sönmez dumanı

Öğretmendir yaraların dermanı

Arıdır, kovandır, baldır öğretmen

 

Öğretmendir bize gösteren yolu

Odur talebenin kanadı kolu

Öğretmen hazinedir, doludur dolu

Yapraktır, ağaçtır, daldır öğretmen

 

Öğretmendir fabrikanın temeli

Öğretmendir bütün dünyanın dili

Bütün insanlara uzanır eli

Bize ışık tutan yoldur öğretmen

 

Öğretmendir ışık veren dünyaya

Öğretmendir bizi götüren aya

Öğretmenin ilmi benzer deryaya

Irmaktır denizdir göldür öğretmen

 

Sende yetişmiştir nice paşalar

Öğretmensiz açılır mı kapılar

Temelinden sağlam olan yapılar

Çobanoğlu der ki güldür öğretmen

Murat Çobanoğlu’nun aslı Kars’ın Arpaçay ilçesinden gelmedir. Babasına, Aşık Gülistan derlerdi. Çevrede çok sevilen, sayılan ünlü bir aşıktı. Aşık Şenlik’in yanında yetişmiş, ondan el almıştı. 1920 yılında Kars’a yerleşmişti. Asıl soyadı Çobanlar olan Murat Çobanoğlu, 1940'ta Kars'ın İstasyon mahallesinde doğmuştu. Aşık Gülistan, eşi Lala hanımın erken ölümü üzerine, Murat’a hem annelik hem babalık yapmıştı.

Her aşığın bir aşıklık hikâyesi vardır. Çoğu rüya motifine dayanır. Murat Çobanoğlu çocukluğunda babasının saz çalışını dinledi, ondan çok şeyler öğrenmişti. Daha sonra geleneksel rüya motkifi ile âşıklığa ulaştı. O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye başladı.

Çobanoğlu önceleri Devranî, Yanani gibi mahlaslar kullanmıştı. Sonradan Çobanoğlu’nda karar kıldı. Genç yaşta büyük bir şöhretin sahibi oldu. Şöhreti onu şımarıklılığa değil, olgunluğa sürüklemişti. Atışmaların her türlüsünü yapıyor, dinleyenleri gülmekten kırıp geçiriyordu ama, yeri gelince, gerekli mesajları vermekten de geri kalmıyordu:

 

“İnsan dedikleri duvara benzer

Hele suvakları dökülsünde gör

Gördüğün her güzele aldanma

Saç ağarsın beli bükülsün de gör

 

Kara toprak insanları yoğurur

Vedası geleni bir bir çağırır

Arkası kuvvetli fazla bağırır

Dostları yanından çekilsin de gör

 

Demek ki dünyada olur dermanın

Birgün uyanırsın geçmiş zamanın

Bazı insan der ki ben bir aslanım

Ezrayıl peşine dakılsın da gör

 

Çobanoğlu kulak versen sözüne

Yazılanlar mutlak gelir yüzüne

Evde bile karı bakmaz yüzüne

Hele sırtın yere yıkılsın da gör”

Çobanoğlu çok genç aramızdan ayrıldı. Tanrıdan rahmet diliyorum. Mekanları Cennet olsun.