Sevgili yolcu;

Yıllar önceki sen ve yıllar sonraki sen karşı karşıya gelseniz birbirimize ne söylerdiniz? Ne anlatırdınız? ya da sadece durup öylece birbirinize, gözlerinizin ta en içine bakmanız yeterli olur muydu? Hiç düşündün mü bunu?

Böyle bir resim düşündüğümde... Kucağımda beş yaşında kızım, karşımda ise kızıma beş aylık hamile olan beni görüyorum. Bu anı, bu görseli zihnimde canlandırmak dahi beni duygulandırmaya yetiyor ve gözlerim dolu dolu oluyor.

Senden de böyle bir resmi zihninde canlandırmanı istiyorum. Hangi sen, hangi sen ile karşılaşsanız ne olurdu?

Boğazında bir düğüm mü oluyor? Gözlerin buğulanıp, burnunun direği mi sızlıyor? Ardından da bir tebessüm mü kaplıyor güzel yüzünü?

Böyle bir imkanımız olsa ne de güzel olurdu. "Yıllar sonra nasılsın?" ama "Gerçekten Nasılsın?" diye sorsa ne cevap verirdik kendimize?

Bunları düşündükten sonra sevgili yolcu, şu ana dönecek olursak; yıllar sonramıza yatırımı bugünden yapmamız, kimseye muhtaç olmamak adına bize emanet bu bedenimize iyi bakmamız gerekiyor ki ruhumuz genç kalsın! Ruhumuz içerden haykırıyor bazen "Ne olur kendine eziyet etme! Sağlıklı yaşa, zihnini canlı tut!" diye sesleniyor bize. Ona kulak verelim ki yıllar sonra eğilip ayakkabı bağcığımızı kendimiz bağlayabilelim, merdivenleri desteksiz çıkabilelim. Koy vermeyelim! Mümkün olduğunca iyi bakalım kendimize.

DAVET

… “şunları bir araya toplayayım.

Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.

Donattım sofrayı.

Bayağı uğraştım.

Hepsinin, ayrı ayrı ne

yemekten, ne içmekten

hoşlandığını iyi bilirim.

Bayağı da para gitti.

Birinin yediğini öbürü yemez.

Ötekinin içtiğini beriki içmez.

Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.

Bak hepsi, Erick Satie severdi.

Hatırladım.

Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,

35 yaşımda ben,

40 yaşımda ben ve

bugünkü ben dördümüz.

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.

Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.

Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.

Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

Yatıştırayım dedim.

“Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı.

Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.

Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.

Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …

CAN YÜCEL

Sevgili yolcu,

Eğer 5 yıl önceki senle karşılaşsaydın, kulağına ne fısıldardın?

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum.                                                                                                             

Sağlıcakla kalın. Sevgilerimle.

 #demetlemotivasyon