Dün Eflatun Cem Güney ve Pertev Nail Boratav'ın bakışıyla manilerden söz etmiştim. Manilerin bir başka türü, "Kesik Mani, Cinaslı  mani" adlarıyla geleneksel halk edebiyatımızda yer almaktadır. Bu tür manilere, Azerbaycan Türkleri, "Bayatî", Doğu  ve Güneydoğu Anadolu ile Irak Türkleri "Hoyrat" demektedir.  Dize sayısı ve uyak sistemi değişiklik göstermektedir. .

Bu geleneksel mani şekli ile bunun müziğini ifade etmek için kullanılan hoyrat kelimesinin, hangi kelimeden türediği bilinmemektedir. "Fakir, garip, başıboş" anlamlarına gelen "Hoyrat" kelimesinden; Kerkük'ün bir semti olan "Korya" kelimesinden veya "kaba saba, kötü, kibirli "anlamlarına gelen "hoyrat" kelimesinden geldiği hakkında görüşler bulunmaktadır.

Hoyratlar dinleyenlerde ezgisi ve sözüyle yiğitlik ve mertlik havası uyandırır. En yaygın olduğu yerler, Irak'ın Kerkük ve Erbil şehirleri ile Türkiye'nin Doğu ve Güney Doğu illeridir. Ağırlı olarak,  Urfa, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum ve Kars yörelerinde görülür.

Hoyrat yedi heceli dizelerden oluşur. İlk dize, kesiktir ve kafiye sözünü belirler.  Çoğunlukla dört mısralı olmakla beraber, bazen mısra sayısı daha fazla olabilir. Hoyratın en önemli özelliklerinden biri. uyağın cinaslı olmasıdır. Az da olsa cinassız hoyratlara rastlamak mümkündür. Türkçe'nin eş sesli fakat anlamca farklı kelimelerinden yararlanılarak yapılan cinas, dinleyenleri şaşırtır, şiire güzellik, anlam zenginliği katarken, dikkatleri üzerinde toplar. Cinassız bir hoyrata:

"Al tespihi zikreyle,
Her ni'mete şükreyle
Yük ağır menzil uzak
Gel bu yola fikreyle." örneğini gösterebiliriz. Cinaslı hoyrata da şu örnekleri verebiliriz.

O yan kara
Bu yan ak oyan kara
Türkmen'e hor bakanın
Gözlerin oy Ankara.

Kazan kara
Kap kara kazan kara
Kerkük'e el sürenin
Mezarın kaz Ankara.

Güle naz
Bülbül eyler güle naz
İndim o dost bahçesine
Ağlayan çok gülen az

Kendine has müziği ile söylenen hoyratlar, dinleyenleri etkileyicidir. Hoyratlarda, aşk, gurbet, kahramanlık, güncel olaylar işlenebilmektedir. Bu gelenek,  Irak Türklerinde canlı bir şekilde yaşamaktadır.

Cinaslı kafiyeler hoyratların vazgeçilmez özelliğidir. Cinas ne kadar ustaca kullanılırsa hoyrat da o kadar başarılı sayılır. Çoğunlukla yedili hece ölçüsü ile söylenen hoyratların, başına veya sonuna eklenen ve meyan denilen kelime ve mısralarla bu ölçünün bozulduğu da olur. İlk mısra genelde üç veya dört heceden oluşan ve anlam ifade eden bir kelimedir. Daha sonraki mısralara ayak verir.

Hoyrat bu özelliği ile Eski İstanbul Semaî kahvelerinde ve Anadolu'da söylenen ayaklı veya kesik maniye benzer. Kesik manilerde de cinas önemli yer tutar. İlk mısra üç veya dört hecelik bir ayaktan oluşur. Bazen mısra ünlem özelliği taşıyan kelimelerle yedi heceye tamamlanır.

Eksik hecelerin boşluğu hitap sözleriyle doldurulur. "Ah hele zalim, ah balam" gibi doldurma sözlerle kendine has  bir girişi ve müziği vardır.   Bunun için gür ve geniş ses gerekir. Müzik meclislerinde bu işin ustaları oturur ve karşılıklı olarak söylerler:

Karşılıklı hoyrat çığırma, çığıranları coşturduğu gibi, dinleyenleri de galeyana getir. Karşılıklı çığırmaya, "kanşar- be kanşar çağırmağ" veya "kanşarın vermeğ" deyimleri kullanılır.

"Çağırıcı, meclisteki meslektaşlarını düelloya davet amacıyla çok kez;

"Kebap yandı köz ister
Sürme yandı göz ister,
Köz köze, gözüm göze
Ustan durup söz ister" şeklinde bir hoyrat çağırır. Bunun üzerine karşısındaki çağırıcı da hemen şu hoyratla karşılık verir:

"Kebap yandı közün çek
Sürme yandı gözün çek.
Köz göze, gözüm göze,
Ustan geldi, özün çek."

Bunun ardından başka hoyratlar söylenir, Mecliste hazır bulunan diğer çağırıcılar da yarışmaya katılırlar. Bazen ortalık kızışır, ama sonunda neşeli beste türküler söyleyerek ortalık yatıştırılır.  Yarın Şanlıurfa yöresinin hoyrat geleneğinden söz edeceğim.