Tanıdığım, aynı ortamlarda bulunduğum şairlerden üç kişiyi hep rahmetle anarım. Onlar: Ömer Zeki Defne, Orhan Şaik Gökyay ve Haşim Nezihi Okay…

Birer yıl arayla da olsa aynı yıllarda doğmuşlardı, Aynı yollardan yayan yapıldak öğretmen olmak için yollara düşmüşlerdi. Ve Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk öğretmenleri alarak Anadolu’ya aydınlık götürenler arasında yer almışlardı.

Bugün size anlatacağım: Haşim Nezihi Okay, 1904 yılında Amasya’da doğmuştu. 9 Mayıs 1998 günü toprağa verdik. Hâşim Nezihi Okay’dan söz etmeden önce, bir şiirini aktarayım:

“Şefkat dolu gözlerin üstüme çevrilince

Sıcak bakışlarında ömrümü okuyorum

Onlar ne kadar tatlı bilsen ne kadar ince

İncinecekler diye her lahza korkuyorum

Sonsuz karanlığında hayat denen bu yolun

Ben hep senden cesaret ve kuvvet almadayım

Ellerin ellerimde, yorgun başında kolum

Ey bütün kâinatım, günüm, güneşim, ay’ım

Bu sıcak hislerimi ah nasıl anlatayım?”

Hâşim Nezihi Okay,1904 yılında Amasya’da doğdu. Babası,  Ali Hulusi Bey, annesi Hüsniye hanımdı. Ailenin en büyük çocuğu olan Hâşim Nezihi, babasını sekiz yasındayken kaybetti. Çocukluğu güç şartlar altında geçti. Bir gün bana kahvehanede çıraklık yaptığı günleri ağlayarak anlatmıştı.

İlkokulu Amasya’da tamamladı. Yayan yapıldak gidebildiği Trabzon Muallim Mektebi’nden 1924’de mezun oldu. Öğretmenlik yapmaya başladı. 1930 yılında Darülfünun Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü dışarıdan bitirdi. Edebiyat öğretmeni hakkını kazandı. 1935 yılında hayatını hanımla evlendi. Dört çocuğu oldu.

Trabzon’da başladığı öğretmenlik hayatı, İzmir, Çeşme, Sinop, Zile, Develi, Bandırma’da devam etti. İstanbul Atatürk Kız Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak tayin edildi buradan 1969’da emekli oldu. 94 Yaşında, Kadıköy’deki evinde 9 Mayıs 1998’de vefat etti. Küçükyalı mezarlığına defnedildi.

Hâşim Nezihi 1930’lu yıllardan sonra Halk edebiyatına yönelmişti. Bunda, Atatürk döneminin halka yönelme hareketinin etkisi vardı. Cumhuriyetin ateşli savunucularından biri oldu. Kitaplarıyla, derlemeleriyle folklor edebiyatımıza katkılar yaptı.

Sade, pürüzsüz bir dille mısralar kurumuş, ahengin sihirli kanatlarına tutunmuş, sazını gerçek şiirin ufkuna akort etmeye çalışmıştır.

Başlıca kitapları şunlardı: İzmir’den Sesler, Âşık Sümmani, Ilgar, Aksam Şarkıları, Hatay, Develili Seyrani, İzmir Şairleri, Dokuz Eylül,  Ömrümden Yapraklar. Dadaloğlu, Köroğlu, Aşık Dertli Divanı..

Haşim Nezihi’nin bütün şiirleri olarak değerlendirilebilecek olan Ömrümden Yapraklar adlı kitabı 1978 yılında basılmıştı.

Haşim Nezihi, manzum ön sözünün ardından şiirlerini özetleyen bir dörtlüğe yer vermişti.  Bu dörtlük, şiirlerine bakış açısını göstermesi açısından önemliydi: 

“Bir yığın toz olacak belki yarın

Nice hislerle örülmüş bu yığın

İnce bir hatıra denmese bile

Sisli bir gölgesidir varlığımın”

 Sevdiğim bir şiiri ile yazımı sürdüreyim:

Takvimden bir yaprak kopardım kızım,

 Ömründen bir günün gitti diye yan!

 Bu günden kalacak ne arda kızım,

 Bir yığın hatıra, bir siyah duman.                                 

 

Bu akşam bembeyaz perdelerini

Yine sen erkenden indir elinle

Ve sonra koltuğa bırak kendini

Odanda bir lahza sükûtu dinle

 

Saatler uzar da sabaha yakın

Ansızın gözlerin dolarsa yaşla

Odanda bir hayal bekle ve bakın

Titreyen sesinle bir şarkı başla

 

Bir gölge görürsen kızım o anda

Yaklaşan hayale deme sakın kim

Böyle hep geç vakit sıcak odanda

Dolaşan o hayal bil ki hep benim...

Araştırmacılar, onunla ilgili şu değerlendirmeye yer verirler : “Haşim Nezihi, doksan dört yıllık ömrüne bütün bir Anadolu’yu, vatan sevgisini, sahip olduğu değerlere bağlılığı, idealizmini sığdırmıştır. Onun hiç bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme aşkı, arayışı, araştırmacılığı son derece velut bir yazar olmasına imkân vermiştir”