Hani konuşurken diyoruz ya “Hiçbir konuda öne çıkamıyoruz” diye. İşte çıktık. Suç oranı artan en büyük ülkeyiz. Birinciliği kaptık yani.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Dr. Berat Dağ, suç oranlarındaki artış konusunu değerlendirdi.

Resmî kurumlar tarafından yayınlanan son istatistiki veriler göz önünde bulundurulduğu zaman Türkiye'de hem niceliksel hem de niteliksel olarak suç oranlarında bir dönüşüm olduğuna işaret eden Dr. Berat Dağ, “Somut olarak Adalet Bakanlığı’nın verilerine bakılırsa 2011’de toplam 128 bin 253 kişi cezaevine girerken bu sayının 2020’ye gelindiğinde 266 bin 831’e ulaştığı görülmektedir. Bu da 10 yıl içinde suç oranlarında yüzde 108’lik bir artışın olduğunu göstermektedir. Burada erkek hükümlüler her yıl bu mevcut toplamın yüzde 95’inden fazlasını oluşturmaktadır. Diğer taraftan kadın hükümlü sayısında da iki katına yakın bir yükseliş ortaya çıkmaktadır. Bütün bu veriler, Türkiye’de son dönemde genel suç oranlarında belirli bir artışın olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.

Türkiye’de cezaevine girenlerin suç türlerine göre dağılımının, toplumsal şiddet ve güvensizlik eğilimini yansıttığına işaret eden Dr. Berat Dağ, şöyle devam etti:

“Bu eğilimin ortaya çıkmasında kutuplaşma, kriz ve parçalanma süreçlerinin bir etkisi olduğu düşünülebilir. Yani ekonomik, siyasî ve toplumsal beklentiler ile karşılaşılan yapısal sonuçların arasındaki çelişkiler, suç oranlarını arttırabilir. Bu minvalde 2020 verileri, en çok işlenen suçların 40 bin 445 kişinin hüküm giydiği kasten yaralama ve 39 bin 279 kişinin hüküm giydiği hırsızlık olduğunu ortaya koymaktadır. Bu suçları, uyuşturucu madde ticareti, uyuşturucu madde kullanımı ve dolandırıcılık suçları takip etmektedir. Diğer taraftan cinayet suçlarında uzun vadeli bir düşüş eğilimi de dikkat çekmektedir. Polis ve Jandarma verilerine göre, 2006’da 3 bin 020 olan cinayet vakası, 2020’de 2 bin 075’e gerilemiştir. Bu düşüşü görece etkili kolluk gücü koordinasyonu, erken müdahale sistemleri ve caydırıcı cezaların etkisi bağlamında açıklamak söz konusudur. O nedenle Türkiye’de suç oranlarının azalması için yetkin hukukî yaptırımlar ile ekonomik, siyasî ve toplumsal bütünlüğün eşzamanlı olarak sürdürülmesi son derece önemlidir.”

Türkiye’de çocuk ve gençlerin suça sürüklenme oranında ciddi bir artış görüldüğünü ifade eden Dr. Berat Dağ, bu konuda da şunları söyledi:

“2020 verileri, sadece 15-17 yaş grubunda hırsızlık, yaralama ve uyuşturucu suçlarından dolayı yaklaşık 8 bin 500 gencin cezaevine girdiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, gençlik döneminde suça yönelimin arttığını göstermektedir. Bu artışa karşı Türkiye’de acilen etkili hukuki tedbirler ile suçu önleyici sosyal politikaların birlikte hayata geçirilmesi gerektiği açıktır. Bir örnek olarak İçişleri Bakanlığı tarafından Erzurum’da yürütülen bir proje oldukça ilginçtir. Zira burada ‘Huzurum Erzurum’ projesi dahilinde kentte mal varlığına karşı işlenen suçlarda yüzde 34, kişiye karşı işlenen suçlarda ise yüzde 5 oranında azalma sağlanmıştır. Aynı kent, hırsızlık suçlarının aydınlatılması konusunda da yine Türkiye birincisi olmuştur. Bu örnekten hareketle suça karşı toplumsal katılımın sağlanması ile merkezî ve yerel güvenlik politikalarının koordineli şekilde yürütülmesi, suçla mücadele hususunda etkili olmaktadır denebilir”

Türkiye'deki cezaevlerinin mevcut doluluk oranlarına da değinen Dr. Berat Dağ, “2020 itibarıyla Türkiye’de ceza infaz kurumlarının kapasitesi yaklaşık 230 bin kişiyken bugün, 266 bini aşmış durumdadır. Türkiye’de bu kapasitenin çok üstünde hükümlü olduğu açıktır. Zaten kapasite aşımı sorununun çözümü için yeni cezaevleri inşa edilmesine rağmen hala etkili sonuçlar ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle suça karşı hukukî önlemler kadar toplumsal çözümler getirmek üzerine de düşünmek gerekmektedir” dedi.

Dr. Berat Dağ, sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye’de cezaevinde olan nüfus artmaktadır. Belirtilen bu sonucun ortaya çıkmasında birey, toplum ve devletin suçun sosyolojik temellerine yeterince odaklanmaması etkili olabilir. Zira Türkiye’de belirli aralıklarla suç sorununa yönelik siyasî ve hukukî tedbirler alınmasına rağmen bu olumsuz sonuç değişmemektedir. Dolayısıyla toplumsal yaşamın her bir alanında güven, eşitlik ve özgürlük gibi değerler sürekli bir hale getirilmediğinde suç sorununun artarak devam edeceği her dem iddia edilebilir.”