Halk Edebiyatımızda birden çok Emrah var. Bunların arasında Ercişli, Artvinli, Ahıskalı ve Erzurumlu Emrahlardan söz edebilir, hikâyelerinin ve şiirlerinin birbirine karışmış olduğunu söyleyebiliriz. Serüvenleri, şiirleri ve türküleriyle Erzurumlu ve Ercişli Emrahlar günümüzde, daha çok biliniyorlar. 

Bazılarına göre Bayburtlu olduğu öne sürülen Erzurumlu Emrah'ın Erzurum'un Ilıca ilçesinin Tambura köyünde 1700'lü yılların son çeyreği içinde doğduğu sanılıyor. . Ne yazık ki hakkında bildiklerimiz,  halk arasında dolaşan söylentilere ve şiirlerinden çıkardığımız tahminlere dayanmakta. Ölümü hakkında da kesin bir tarih olmamakla birlikte 1855 olarak kabul ediliyor. 

Bu rakamlara nereden ulaşıyoruz? 

Niksar'da Karşıbağ Mahallesi Tekke Bayır'ında mezarındaki Tokatlı Abdurrahman Hıfzı Efendi'nin yazdığı kitabeye göre 1271 m.185-1855 yılında öldüğünü anlıyoruz.

Kitabenin son iki beyti şöyle:  

Şair-i Rum idi gerçi ol edip 
Şark ile garba okudu essela 

Gel tavaf et Hıfzı ruh-i Kabe'yi 
İşte kabr-i hazret-i (Emrah baba)
1271 m. 1854-1855

Bununla birlikte 1860 yılında onun tarafından Çankırılı Şair Sabri'nin ölümüne yazılmış şiirden bu tarihte yaşamakta olduğu öne sürülüyor ve 1964 yılında öldüğü söyleniyor. Emrah'a ilişkin eserler veren Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu'na göre Emrah 1230-1235 (1814-1819) yılları arasında doğmuş olabilir. Eflatun Cem (Güney) ise o'nun 1191-1199 (1777-1784) tarihleri arasında doğmuş olacağı kanısında. İki kaynak arasında azımsanmayacak fark vardır. 

Emrah'ın, Bektaşi olduğunu ileri sürenler var. Ancak, Bektaşilikle ilgisinin olmadığı Sünni kurallara bağlı olarak daha çok Nakşibendilik inancını benimsediği şiirlerinden anlaşıyılor: 

Şöyle ki: 

Erzurum ve çevresi Halk Ozanları ve âşık edebiyatı,  hikâyeleri geleneğinin yaşandığı yerlerdir. Emrah, halk hikâyelerin etkisi altında büyümüş. Bu etki altında, küçük yaşta köyünden ayrılıp ve medrese eğitimi için Erzurum' a gelmiş. Nakşibendi Tarikatının Halidiye kolunu kuran Şeyh Halid'e bağlanarak, onun fikir ve telkinlerinden feyz almış. Bunu: 

 "Sende bulduk hasılı şeyhim taalallah'ı biz 
Ey tarikat bahrinin umanı ya Halid meded  
Destgir olsun sana her demde Allahussamed 
Der-i vala'i  pire nice yıllar hidmetim vardır 
Kitab-ı aşkı tefsir eylemeklik kudretim vardır .."

mısralarından anlıyoruz. 

Emrah burada Osmanlıca sözcükleri, deyimleri öğrenmeye çabalamış, aruz veznindeki ses dalgalanmalarını sezinlemiş... Ancak, medresenin kasvetli ve esrarlı havasına daha fazla dayanamayarak köyüne geri dönmüş.  

Köyünün kendisine yabancı geldiği hissine kapılarak, devetüyü rengi abası, beyaz keçeden külahını çevreleyen ince sarığıyla yollara düşmüş. Bayburt ve Gümüşhane'ye uğrayarak Kop üzerinden Trabzon'a ulaşmış... Pazar kapısındaki Mazlumoğlu'nun kahvesinde saz çalıp yöre halkının gönlünde yer etmiş. 

Değimendere taraflarında bir gezisinde Güleser isminde bir göçer kızına âşık olmuş. Fakat kızın anne ve babası Güleser'i saz çalıp türkü söyleyen sefil bir dervişe vermek istememişler. Bir gecede çadırlarını sökerek oradan uzaklaşmışlar. Güleser'in izini kaybeden Emrah Trabzon'dan ayrılıp, köyüne dönmüş.

Emrah buruda da fazla duramamış. Güleser'i bulmak ümidiyle yollara düşmüş. Anadolu'nun çeşitli illerini "Sivas, Tokat, Kastamonu, Niğde, Çankırı illerini gezmiş 

Emrah hicri 1253 m. 1837-1838 senesinde Kastamonu'ya gelmiş." Kastamonu'nun zenginlerinden Alişan Bey adında bir zatın himayesine girmiş ve Alişan Bey'in yardımları ile aşk gücü olmaksızın bir evlilik yapmış.

Emrah, Alişan Beyin ölümünden sonra Kastamonu'dan ayrılmış. Söylencelere göre, Konya ve Niğde'yi gezdikten sonra Sivas'a ulaşmış. Erzurumlu Emrah'ın hayatında Sivas'ın önemli bir yeri var. 

Onu bir sonraki yazımda anlatacağım: