23 Nisan 1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Büyük önderimiz Mustafa Kemal, Meclis Başkanlığına seçildi.  Türk ulusunun tarihinde yeni bir dönem başladı. O gün için henüz adı konmamakla birlikte, Cumhuriyet kurulmuş, yüce Ata’nın deyişiyle “Egemenlik; kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi gerçekleşmişti.

Dün yazdım, ama bugün de hatırlatayım: Büyük Atamız, Kurtuluş yolunun aşamalarından olan, 19 Mayıs’ı “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak Türk gençliğine, 30 Ağustos’u, “Zafer Bayramı” olarak kahraman ordumuza, 29 Ekim’i “Cumhuriyet Bayramı” olarak Türk ulusuna ve 23 Nisan’ı da “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak çocuklara armağan etmişti. R. Gökalp Arkın,  bu günü, çocuklara şöyle anlatmıştı:

“Sana armağan etti,

Ata bu güzel günü,

23 Nisan bugün,

Çocuk Bayramı günü.

Sevin, oyna, gez, dolaş,

Senin bayramın bugün.

Bayrağı sev arkadaş.

Dalgalandıkça öğün.”

23 Nisanı çocuklara anlatan eğitimcimiz Hasan Ali Yücel’in sözlere çocukluğumuzda dilimizden düşmezdi:

“23 Nisan…

Yurdu koruyan,

Yarını kuran,

Sen ol çocuğum.

 

Eskiyi unut,

Yeni yolu tut,

Türklüğe umut,

Sen ol çocuğum.

 

Bizi kurtaran,

Öndere inan,

Sözünü tutan,

Sen ol çocuğum.

 

Küçüksün bugün,

Yarın büyürsün

Her işte üstün

Sen ol çocuğum 

Çalışıp öğren,

Her şeyi bilen

Yurduna güven

Sen ol çocuğum.”

 Atatürk’ün silah arkadaşı ve İkinci Cumhurbaşkanımız olan İsmet İnönü’nün dediği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti çocukları, Atatürk çocukları, yüreklerinde güçlü, bileklerinde güçlü, anlayışlarında güçlü ve hep ileri giden bir güç kaynağı” olmuştur. Hep olacaktır.

Evet bugün 23 Nisan, bayram yapmaz olur mu hiç insan. Haydi bir şiir daha aktarayım. Hasan Latif Sarıyüce’den olsun:

“Bu ne duru sabah, ne temiz hava,

Geliyor her yandan Nisan kokusu.

Sevinçten deliye dönmüş her yuva,

Sarmış gönülleri vatan duygusu.

 

Gelincikler gibi al al bayraklar,

Evlerden sarkıyor, gökler de dolu.

Nabızlar pek hızlı, coşkun yürekler,

Sanki arslan bugün her Türk'ün oğlu!

 

Şu mini miniler tombul yanaklı,

Yerlerinde bile duramıyorlar.

Hepsinin elleri çifte bayraklı,

Gözlerinde şimşek şimşek sevgi var.

 

Yeniden oluyor her şey, yeniden,

Yanıyor Atatürk içimizde bak!

Atatürk, bu kara günü ak eden,

Atatürk; andımız, en kutlu sancak.

 

Eğlenin yavrular, gülün çocuklar.

Coşsun gönlünüzde Türklük duygusu.

Havanın bile bir coşkun hâli var,

Her yönden geliyor nisan kokusu.

 Bu kadar mutluluğun arkasından burukluğumu yazmasam daha iyi. Ama en azından hâlâ sokaklarda yaşayan çocuklar sorununu çözemediğimizden, söz etmeden geçemedim. Ve binlerce kayıp, her türlü sömürüye, istismara maruz kalan göçmen, mülteci çocuklarından, Afganistan’da, Afrika’da Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta dünyanın dört bir yanında milyonlarca çocuğun gözyaşlarının seller gibi akmakta olduğunu da hatta aç, açıkta, hasta çocuklarımızı   yazmayayım mı?  

Ulu önderimiz Atatürk, Büyük Nutuk’ta o kişileri “Bedhah” olarak nitelemişti. Bu kelimeyi “kötü yürekli kişiler” diye tanımlayabiliriz. İşte o kötü yürekli kişiler çoğaldı. Behçet Kemal Çağlar’ın aşağıdaki şiiri mantar gibi biten “bedhah”ların olsun: 

 “Nasıl bayram etmez, sevinmez insan,

23 Nisan bu, 23 Nisan.

Türklük gerilemiş çaresiz kalmış,

Götürmüşken üç kıtaya şeref, şan.

 

Kalmış bir sultanın keyfine işler.

Nice yıllar olmuş Türkler perişan.

Gittikçe kuvvetsiz, çaresiz kalmış,

Dört yandan üstüne saldırmış düşman.

 

Milleti yüzüstü bırakıp kaçmış,

Canının derdine düşmüş de Sultan...

Ansızın işlerin başına geçmiş,

Milletin bağrından kopan kahraman...

 

Başlamış bir ölüm-dirim kavgası,

Sultana isyan bu, cihana isyan

Millet öyle büyük, baş öyle büyük,

Bakmış, parmağını ısırmış cihan...

 

Ana toprak için al bayrak için,

Tepe tepe gövde, dere dere kan...

Türk hak edince egemenliği,

Açılmış önünde bir şanlı meydan...

 

Kimsenin keyfine boyun eğmek yok,

Toplandığı tarih: 23 Nisan

Milletin adına Millet Meclisi,

Milletin isteği olsun her zaman...”