Dünyanın ve zenginliğin paylaşımının yapıldığı satranç tahtası üzerinde Almanya tarafından oynatılan taşlardan biriydik o günlerde.

Almanya; Avrupa’daki savaşını rahatlatabilmek; beş yüz bin askeri, büyük bir donanmayı kendi savaştığı cepheden uzak tutup bir yerlerde oyalamak için bilinçli olarak Çanakkale savaşında askerlerimizi yanlış yönlendirmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk ısrarla düşman askerlerine karaya çıkmadan müdahale edilmesi gerektiğini savunsa da Alman komuta heyetine kabul ettirememiş ve Almanların düşman askerleri karaya çıktıktan sonra müdahale kararı uygulamaya konmuştur.

Liman Von Sanders büyük bir kuvvetle Saros Körfezinde elindeki dürbünle izlediği Fransızların sahte çıkarmasıyla oyalanırken Mustafa Kemal Atatürk tamamen kendi inisiyatifiyle doğru olarak tahmin ettiği çıkarma bölgelerine emrindeki kuvvetleri emirlere karşı gelerek sevk edip düşmanının karaya çıksa da ilerlemesini önlemiş ve zaferi daha savaşın başında kazanmıştır.

Çoğumuz Çanakkale Savaşı’nda neler yaşandığını biliyoruz. Bizlere okullarda anlatılmayan ve günümüzde de gündeme getirilmeyen kısım Almanların çok büyük bir askeri kuvveti kendi savaşından uzak tutabilmek için çok daha kolay ve az kayıpla kazanılacak savaşı zora sokması ve uzatmasıdır.

Bizler bu yüzden on binlerce şehit verdik. Eğitimli bir nesli Çanakkale’de kaybettik.

Çanakkale Şehitliklerini hiç ziyaret ettiniz mi? Her seferinde benim boğazıma bir yumru oturur. İnsan orada toprağa basmaya kıyamıyor. Orada gururu ve acıyı beraber yaşıyorsunuz.

İlk ziyaretimde yanıma seksen yaşlarında iki büklüm yürüyen bir nine geldi. Sanırım yanında torunları vardı. Üzerinde şalvarı ve yöresel giysileriyle elindeki bastona dayanmış nine Anadolu insanının içtenliğiyle içindeki yangını bir cümleyle açıkladı;

“Yavrum; babam daha ben doğmadan burada şehit olmuş, ben babamı hiç görmedim, mezarını arıyorum nasıl bulurum?”

Gözlerim doldu, zor tuttum kendimi. Yetkililere sormalısınız dedim ve iki torunu arasında iki büklüm ve zorla yürüyen ninemin uzaklaşmasını izledim.

İçimdeki duygu denizinde büyük bir fırtına kopuyordu. Ne yere basmaya kıyabiliyorum ne göğe bakabiliyorum, tek bir sözcüğe hükmüm geçmiyordu. On binlerce şehidin on binlerce öyküsünden birini yaşayarak öğrendim o gün.

Defalarca dile getirdiğim düşüncemi yineliyorum;

“Çanakkale Savaşı okullarımızda ayrı bir ders olarak okutulmalı ve bütün öğrencilerimiz, çocuklarımız mutlaka o toprakları ziyaret ettirilmeli.”

İnsan, ulus veya ülke kendi gücüyle ayakları üzerinde duramıyorsa hiç bitmeyen bir savaşın içinde birileri tarafından hareket ettirilen satranç taşlarından farkı kalmaz. Tahtanın üzerinde hangi taş olduğunuz önemli değildir. Sizi oynatan el kaybetse de kazansa da oyunun sonunda bütün taşlar aynı kutuya gider.

Hiç bitmeyen savaş kendi ayakları üzerinde durabilmektir. İster insan olsun isterse ülke fark etmez kazanılması ve sürekli kazanılması gereken savaş budur.

Büyük zaferlerimizden biri olan Çanakkale Zaferi anlamsal olarak binlerce katmana sahiptir. On binlerce insanımızın gözlerini kırpmadan ölüme yürüdüğü yerdir.

Bugün yaşadığımız, nefes aldığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin temelidir.