Beşiktaşlı olmak her zaman bambaşka bir duyguydu. Sevinmek için sevmedik diyerek karşılıksız sevgiyi anlatırdı siyah beyazlı taraftarlar. Beşiktaşlı olmak şaibeli şampiyon olmaktansa şerefli ikinci olmaktı.

Düzene aykırı olmaktı, bir başkaldırıydı, ezmemek, ezdirmemekti. Hayata, denize, insana, aşka siyahla beyazla bakmaktı Beşiktaşlılık. En son ana kadar, pes etmeden, tükenmeden, yılmadan, usanmadan mücadele etmekti. Bir mirastı Beşiktaşlılık; babadan, abiden, dayıdan, dededen toruna geçen, Dolmabahçe’de yaşanan, hissedilen, paylaşılan dünyanın en aziz sevgisiydi Beşiktaşlılık.

Mirasyedi dönemi

Ama gelin görün ki son yıllarda miras yedi oldu Beşiktaş. Yönetenler, özür dilerim yönettiklerini zannedenler erittiler, tükettiler basiretsizce ardında koskoca bir mazi yatan takımı. Bu sezonu da heba ettiler, milyonlarca taraftarı kahrettiler. Yine bir sezon hediye ediliyor rakip takımlara ve taraftarlar  şampiyonluk türküleri söyleyemiyor. Hocası 8 haftada istifa etmiş, zaten havluyu atmış seyrediyor başkan ve yönetim. Koltuk sevdası ve hırsı Beşiktaş sevdasını geçmiş. Ama ben yönetemeyen yöneticilere rağmen 120 yıllık çınarın onurunu, şerefini ve sevgisini miras bırakacağım oğluma, kızıma ve yeğenime… Ha atlamadan sizleri de anlatacağım hepsine bak yavrum böyle aciz günler geçirdi Beşiktaş ama yine üstesinden gelmeyi bildi diyerek. Şeref’in ruhuyla Seba’nın şerefiyle…