12 Mart... 

İstiklâl Marşımızın kabulünün 97. yıldönümü...

İstiklâl Marşı, Kurtuluş Savaşımızı en veciz ifadelerle anlatan muhteşem bir destan...

Zoru görmeyenler, Kurtuluş Savaşında verdiğimiz mücadeleden habersiz olanlar, bugün eldeki nimetlerin kıymetini de bilmiyor...

İstiklâl Marşımızın kıymetini bilmediğimiz gibi...

Kimi kendini bilmezler, "Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?" dizesini ırkçı buluyor... Büyük şair Mehmet Akif Ersoy'u ırkçılıkla itham ediyor...

Kimi zavallılar ise İstiklâl Marşımızın "Korkma" diye başlamasından rahatsız...

"Kurtuluş Savaşında keşke Yunan galip gelseydi" diyebilecek kadar alçalanların İstiklâl Marşını anlamasını zaten beklemiyoruz...

Ancak milliyetçi geçinip de İstiklâl Marşına laf söyleyenleri anlamak mümkün değil...

Son dönemlerde bazı çevrelerin Mehmet Akif Ersoy'u itibarsızlaştırmak için yoğun gayret içinde oldukları görülüyor...

Milliyetçilikte eline su dökemeyecek olanlar "Arnavut" diyerek Mehmet Akif'i küçümsemeye çalışıyor... 

Başka bir grup ise fazla milliyetçi buluyor...

İstiklâl Marşını okuyup anlamaktan aciz olanlar Mehmet Akif'i eleştirmeye yelteniyor...

İstiklâl Marşı ile ilgili son noktayı rahmetli Mehmet Akif koymuştu; "Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın."

Türk'ün bağımsızlığını hazmedemeyenler bunu açıkça dile getiremediklerinden İstiklâl Marşını bahane ediyor...

Mandacılığı onur sayanlar, bağımsız Türk devletini kabul edemiyor...

Beyinlerdeki zehri farklı şekilde dışa vuruyorlar...

Zehirli beyinler hazmedemeyebilir...

Ama bu gerçeği unutmasınlar...

İstiklâl Marşı ilelebet okunacak...

Ay yıldızlı bayrak sonsuza kadar dalgalanacak...

Zoruna giden, çok sevdiğini Yunanına koşsun...

****
Marş, milletin malıdır

Üstad Mehmet Akif Ersoy, 10 yılı aşan uzun bir ayrılıktan sonra memlekete döner. (16 Haziran 1936) Gurbet illerinde sevgili yurdunun hicran ve hasreti onu yakıp kavurmuştur. Ciğerleri şişmiş, vücudu bir külçe kemik hâlinde kalmıştır. Beyoğlu'nda Mısır Apartmanının loş ve sakin bir odasında son günlerini yaşıyordur. Sevdiği bazı arkadaşları kendisini ziyarete gelmişlerdir. Millî Mücadele günlerinden bahsedilirken, söz İstiklâl Marşına gelir.

İstiklâl Marşı denince Mehmet Akif'in gözleri büyür ve parlar. Hastabakıcının yardımıyla doğrulur, anlatmaya başlar:

- İstiklâl Marşı... O günler; ne samimî, ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir facia karşısında bunalan ruhların, ıstıraplar içinde kurtuluş dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz... Onu kimse yazamaz... Onu ben de yazamam... Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lâzım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur...

Yine Mehmet Akif, son günlerinde, hasta yatağında yatarken kendisine İstiklâl Marşı için "Acaba yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı?" diye bir sual sorulur. Mehmet Akif, yatağından doğrularak, "Allah, bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın" karşılığını verir...

***
TEBESSÜM

Yazılmamış şiirler

Yazarın biri, Mehmet Akif'i en iyi bilen ve tanıyan kişi olduğunu iddia etmektedir...

Bu konudaki hassasiyetini bilen arkadaşları, ona nazire yapmak için, duyacağı şekilde kendi aralarında konuşurlar...

- Üstad, geçen araştırırken Mehmet Akif'in hiç yayınlanmamış şiirlerine rastladım...

Bunu duyan yazar, hemen söze karışır:

- O da bir şey mi, ben Mehmet Akif'in yazılmamış şiirlerini buldum...

****

GÜNÜN SÖZÜ

Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; git önce edep, hayâ öğren!

Mehmet Akif Ersoy