Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı... Yarın da arife... 

Hem muhteşem kurtuluş destanının bayramı, hem de Allah'a kul olmanın ve sonsuz teslimiyetin sembolü olan Kurban Bayramı... İki bayram bir arada... 

30 Ağustos Türk Milletinin kurtuluş günüdür...

Türk yurdu, düşman askerlerinden temizlendi, bağımsız bir devlet olarak varlığını dünyaya duyurdu... 

Aynı zamanda Türk Milleti, makûs talihini de yendi... 
Çünkü, 1689 yılındaki 2. Viyana kuşatmasından sonra devamlı geri çekilmek zorunda kalan Türk devleti, ilk defa geri çekilmedi, düşmanın üzerine yürüdü ve düşmanı çekilmek zorunda bıraktı...

Bugün Kurban Bayramını gönül rahatlığıyla idrak edebiliyorsak, 30 Ağustos Zafer Bayramı sayesindedir...

Bu toprakları al kanlarıyla sulamış milyonlarca şehidimiz sayesindedir...

Zafer Bayramı, bu yıl Kurban Bayramı ile birleşti... İki bayram bir arada olunca tatil de uzadı...

Aradaki mesai günleri de tatil ilan edilince, kamu çalışanlarının izni 10 güne çıktı...

Tatil uzun olunca fırsat bu fırsat diye herkes tatil yerlerine akın etti...

Bayramları artık tatil olarak görüyoruz, tatil yaparak geçiriyoruz...

Bayramlardaki adetlerimiz, gelenek göreneklerimiz unutuldu...

Bayramı umursamayıp, kapıyı kilitliyor, kendimizi en yakın tatil yerine atıyoruz... 

Bazıları kurban parasını, tatil parası yapıyor... Kimisi ise belki de vicdanını rahatlatmak için kurban bağışı yaparak, tatile çıkıyor...

Kurban Bayramının ruhani havası ortada yok...

Ne eve kurban eti giriyor, ne de komşular, fakir fukara kestiğimiz kurban etinden yararlanabiliyor...

Hatta çoğu zaman çocuklarımız bile kurban etinden yiyemiyor...

Aile büyüklerini ziyaret etmek, bayram ziyaretleri artık hatıralarda kaldı...

Sonra da oturup nerede o eski bayramlar diye hayıflanıyoruz...

Eski bayramlar, bayram gibi kutlandığı için güzeldi...

Bayramları tatil olarak görmeyip de bayram gibi kutlarsak emin olun eski bayramlardan daha güzel olacak...

***

Düğün ve kurban

İstanbul'da oturan Rum asıllı Yorgo Nikolav, kekeme olan oğlu Peter'in tedavisi için elinden gelen her şeyi yapar ama çare bulamaz.

Tek umudu oğlunun evlenmesidir. Uygun eş bulunur. Düğün yemekleri pişirilir ve gerekli hazırlıklar yapılır. O esnada evin kapısı tıklatılır.

Kapıdaki, karşı komşuları Hatice Hanım'dır. Bir sene önce trafik kazasında kocası ölmüş ve iki çocuğu ile dul kalmıştır.

Davetliler arasında onun adı yoktur.

Ateş istemeye gelmiştir. Kendisine bir kürek dolusu ateş verirler.

Bu arada misafirler de gelmeye başlar.

Fakat, Hatice Hanım yine gelir ve yine ateş ister, kendisine yine ateş verilir.

Bütün davetliler geldikten sonra komşu kadın elindeki küreği ile çekine çekine tekrar ateş istemeye gelince, Yorgo, bu işte bir iş var deyip hadisenin sırrını anlamak ister. Peşinden, avlunun arka kapısından gizlice Hatice Hanım'ın evine doğru yürür, açık pencereden gelen seslerle irkilir.

Ağlaşan çocuklar, açlıklarını ve dertlerini dile getirmekte, Hatice Hanım; "Artık bir daha gidemem. Ne yapayım beni anlamadılar. Biraz daha sabredin. Yarın Kurban Bayramı nasıl olsa Müslüman komşularımız et getirirler" demektedir.

Yorgo, hemen eve dönüp hizmetçiyi yanına alarak, yemeklerle dolu tepsiyle Hatice Hanım'ın evine gider:

"Kusura bakmayın size davetiye verememişiz, şunları kabul edin" der. Bir miktar da para verip; "Yarın sizin bayramınız. Çocuklara bir şeyler alırsınız" der.

Yorgo gittikten sonra bu dul kadın ve yetimler: "Allah'ım, sen de onu sevindir. Rabbim onun oğluna iyilikler ver" diye içten dua ederler.

O gece Yorgo bir rüya görür.

Kazanları kurduğu ocaklar gül bahçesine dönmüştür. Onlara doğru yürür.

O anda ak saçlı, uzun boylu, ak yüzlü bir ihtiyar güllerin yanında belirir.

Uzattığı beyaz gül, Yorgo'ya güler. Gülü aldığı an, Yorgo yıldızlara doğru uçar.

Rüyasını kimseye anlatmaz.

Aradan yirmi gün geçer.

Yorgo'nun evine Kayseri'den Hacı Ahmet Efendi gelir ve başından geçenleri şöyle anlatır:

"Bu sene Hac'da idim... Bayramdan bir gün önce Arafat'taki vakfe duasından sonra yorgunluğun ve sıcağın tesiriyle uyumuşum. Rüyamda Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'ı gördüm. Bana sizin adınızı ve adresinizi verdi. Sonra 'Git ona benden selam söyle' dedi. Bu selamın bir manası olmalı. Sen o günlerde Allah'ın rızasını kazanacak ne gibi bir hayır işledin?"

Yorgo bunları dinledikten sonra, oğlunun kekemeliğinin iyileşmesine sebep olan esas sırrı da kavrar ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olur.

****

TEBESSÜM

Kurbanlık

Karı koca, Kurban Bayramında, kurbanlık almaya giderler. Çok gezerler ama bir türlü istedikleri kurbanlığı bulamazlar. Koca, artık yorgunluktan:

- Yeter hanım, kurbanın olayım yeter, der.

Karısı dayanamaz ve patlar:

- Üzgünüm ama bu yıl öküz kesmeyeceğim.

****

GÜNÜN SÖZÜ

Eskiden insanlar hayatlarından memnun olmadıklarında devrim yaparlardı, şimdi alışveriş yapıyorlar.
Arthur Miller