Şahin Zenginal

Yalnızlık, kimsesizlik ve çaresizlik...
Var yok arasında, umudun tükendiği, hayal kurmanın bile imkânsızlaştığı bitiş noktası...
Keşke bile diyemeyen, gözyaşının hiç kurumadığı çilekeş kahramanlar...

Acıları hiç dinmeyen, gözleri uyku ile doymayan, birkaç dakika uyuduklarında kâbusla uyanan dert anaları...
Şehit annelerinden bahsediyorum...
Her anneler günü acıları daha da katlanır, yüreklerine saplanan hançer, yarayı daha da kanatır...
Çoğu zaman kapıları çalmaz... Kapı çaldığında da ürperirler...
Umut ile umutsuzluk arasında git gel olur...
Gözleri şehit evladını arar kapıda... Gelmiştir belki diye bir umut...
Kapı açılır, yine hayal kırıklığı...
Kaçıncı hayal kırıklığıdır onlar da bilmez...
Tek evladı vardır, vatana şehit vermiştir... Yalnız, kimsesiz kalmıştır hayatta...
Ne tutunacak dal, ne bel bağlanacak bir evlat...
Ne de arayıp soran var...
Kırk yılda bir komşu kapıyı çalarsa... 
Ne zordur beklemek... Hele gelecek kimsenin olmadığını bile bile beklemek... Umutsuz beklemek...
Anneler günü haberleri, anneler gününde yapılan paylaşımlar... Yürekleri daha da bir dağlar...
Onları ziyaret edecek bir evlat yoktur...
Ancak onlar evlatlarına gidebilir... 

Mezar başında soğuk mermerlere dokunarak, evlat kokusu alabilir miyim diye beklerler saatlerce...
Dertleşirler gözyaşı akıtarak soğuk mezar taşıyla... Resimlerini öper, evlat hasretiyle...
Kimisi kalleş kurşunla şehit olmuş, kimisi hain bir mayın tuzağıyla... Her şehidin ayrı bir kahramanlığı var... Ama şehit annelerinin acısı aynı ve tek... Bitmeyen tükenmeyen evlat hasreti...
Siz bu vatana canınızdan kıymetli evladınızı verdiniz...
Biz size bir teselli bile veremedik. Acınıza bile ortak olamadık...
Bu vatan ve bizler, size çok şey borçlu...
Hakkınızı helal edin...

***
Annenin gözü

Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Annesine göre nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman.
Ama ilkokula başladığında, işler değişti. Arkadaşları, onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayılacağını söylemekteydi.
Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı. Çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama birkaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir bebeğe benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahip olduğu için, yaşlı bir insan yüzünü andırıyordu. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Boyunun da bir serviyle ilgisi yoktu. Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre içinde nefrete döndü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen, yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu.
Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki sözlerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp, evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı. Kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasına rica etti.
Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Artık karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.

Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. O, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat gün ışığını özlemişti. En azında kimseye yük olmazdı.
Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki sivilceler tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş ve yaban otlarını andıran düz saçları, dalga dalga olmuştu. Boyu da her zamankinden uzundu.

Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:

- Sanki yeniden dünyaya geldim! diye bağırdı. Yüzümde hiç bir çirkinlik kalmamış. Estetik ameliyatımı siz mi yaptınız?
Yaşlı doktor:

- Hayır kızım, diye gülümsedi. Annenin gözlerini taktık sadece. "Bana lazım değil" diye bağışlamıştı.

***
TEBESSÜM
Şoför

Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne sebep olan bir şoförün ehliyetini iptal eder.
Şoför:
-Aman hâkim bey. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı. 
Hâkim cevap verir: 
- Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı...

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir. 
Abraham Lincoln