ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Cenevre'de toplanacak Suriye zirvesinden önce İstanbul'a gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla iki kritik görüşme yaptı. Bu üst düzey temasların yaşandığı günlerde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da görüşmeler yapıyordu.

Şüphesiz bu diplomasi trafiğinin tek konusu vardı: Suriye zirvesi.

Cenevre'de bugün yapılması gereken zirve, Türkiye'nin PYD konusunda ikna edilememesi, Riyad yönetiminin de İran'ın Cenevre sürecinde aktif rol almasından duyduğu rahatsızlıklar nedeniyle hafta sonuna ertelendi.

* *  *

ABD, NATO üyesi olduğumuz günden itibaren Türkiye'nin en önemli müttefiki. Suriye'deki iç savaşa dahil oluşumuzda da, Libya'dan itibaren Kuzey Afrika kuşağından Türkiye'nin dışlanmasıyla sonuçlanan karmaşaya kadar ABD ile koordineli hareket ettik. ABD kendi oyununu kurduğu için, bizim ajandamız çok kolay sabote edildi ve bugün Libya'da da yokuz, Mısır'da da...

Cenevre masasında olmamızı istemeyen Rusya, PYD'nin bu masada olması için var gücüyle çalışıyor ve bunu da başardı. PYD Başkanı Salih Müslim, Cenevre'deki Suriye zirvesine davet edildi ve masada olacak.

Rus Sputnik ajansı, Türkiye'nin Cenevre'yi bu yüzden boykot edebileceğini yazdı dün. Türkiye'nin hiç bir şekilde Suriye masasında yer almaması, hem Rusya hem de İran için ballı börek olacağı için, Sputnik'in haberini bu şekilde değerlendirmek lazım.

* * *

Joe Biden'in, gerek Başbakan Ahmet Davutoğlu ile, gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşmelerin planlanandan uzun sürmesinin tek nedeni vardı: PYD düğümü çözülemedi.

ABD, Türkiye'ye bu konuda diretmemesini tavsiye ediyor uzun zamandır. Hatta bir anlamda diplomatik baskı yapıyor Ankara'ya. PYD'ye "IŞİD karşıtı koalisyon" adı altında geçtiğimiz yaz boyu yapılan tonlarca silah yardımıyla ABD tavrını net bir şekilde ortaya koymuştu aslında. Zaten, Saddam'ın Kuveyt'e girmesinin ardından Ortadoğu'da yaşanan süreçte, ABD'nin PKK'ya örtülü desteğini kimse inkâr edemiyor. Kuzey Irak sınırımızı kapsayan 36. paralelin kuzeyinde uçuş yasağı da işte o dönemde konulmuş, Türkiye'ye yerleşik "Çekiç Güç"ün bırakın Kandil'i, Gabar, Herakol, Cudi gibi yüksek dağlardaki PKK mevzilerine helikopter desteğiyle ağır silah takviyesi yapılmıştı.

Tek silahı Irak ve Suriye'den temin edilen Kaleşnikof olan PKK, o dönemden sonra Doçka uçaksavar silahı, Kanas keskin nişancı silahı gibi ağır silahlara sahip olmuştu.

* * *

Batı, çok maksatlı terör örgütü IŞİD'i Ortadoğu'daki dengeleri yeniden kurmak için çok iyi kullanıyor. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu yıllardan itibaren devreye sokulan terör ve Kürt kartında da IŞİD çok işine yaradı Batı ülkelerinin. IŞİD'in Musul'u ve çevresini ele geçirip vahşi terör eylemlerine imza atmasına kayıtsız kalan ülkeler, sözkonusu "Kürt koridoru" olunca dünyanın tek gündemi haline getirdi IŞİD'i...

Libya'da başrolü oynayan Fransa, Paris saldırısının ardından katıldı uluslararası koalisyona. Almanya da, mülteci akınıyla köşeye sıkıştırılarak ikna edildi.

* * *

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "Sizin ülkenizin bir kasabasında bir terör örgütü hendek kazıp barikatlarla sokakları kapatsa ve hakimiyet kurmaya kalksa ne yaparsınız?" örneklemesine rağmen ABD'nin iki numarası PYD'yi PKK'dan ayrı tuttu. PKK'ya karşı mücadelede askeri yöntemi desteklediklerini de söyledi. Yani, ABD bizim PKK ile savaşmamızdan rahatsız değil. Hatta gelecekte bu savaşa destek verebileceklerini de ima etti.

PKK, IŞİD ve diğer terör örgütleri aracılığıyla Türkiye'ye karşı sürdürülen "postmodern savaş", ilk resmi meyvesini Cenevre'de verecek. PYD, resmen uluslararası bir anlaşmanın tarafı olacak. Suriye'nin kuzeyi, yani Türkiye sınırı boyunda da bu "resmi çete"nin hakimiyeti tescillenecek.

Suriye sınırının bu tarafındaki Cizre, Nusaybin gibi ilçelerde, PYD'ye verilen ABD ve Rus silahlarıyla "özyönetim" savaşı veren PKK da dolaylı olarak meşrulaştırılmış olacak Cenevre'de. Unutmayalım, Suriye toprakları PKK'nın yetiştirildiği "sera" görevini yapmıştı yıllarca.

Dünü ve bugünü konuşalım ama, yarını daha fazla konuşalım artık. Kandil'in, Suriye'nin kuzeyinde dokunulmazlık kazanacak Kürt özerk bölgesine taşınması halinde ne yapacağımıza bir an önce karar vermeliyiz.

Savaşacak mıyız, uzlaşacak mıyız? Asıl düğüm burada...