Bu yıl yapılır mı, yapılmaz mı bilmiyorum. Her yıl ağustos aylarında Sivas’ta “Gardaşlık Festivali” yapılır. Geleneksel etkinliğin amacı, Sivas’ın değerlerini ve güzelliklerini dünyaya duyurmak, olmalı. Sivas’ta gardaş, Erzurum’da dadaş, Elazığ’da gakkoş, Batı Anadolu’da efe, kızan neyse, hepsinin birleşeni kardeşlik, yiğitlik, özveri üzerine.
Diğer taraftan, “Milli Haftalar ve Günler” listesinde 28 Nisan 4 Mayıs arasını da “Kardeşlik Haftası” bulunuyor. Kim etmiş, niçin etmiş, diye sorarsanız, inanınız ben de bilmiyorum. Ama kardeşliği övmenin, kardeşçe yaşamanın kime ne zararı var?
Geçtiğimiz yıllarda da yazdığımı sanıyorum. İbrahim Zeki Burdurlu’nun uzun ama güzel şiirini hatırlarım. Şiirin adı, Kardeşlik Türküsü:
Gözlerime bak sen varsın
Ben varım senin duygularında
İyilik güzellik doğruluk,
Kardeşçe bir mavi yolculuk.
Sen benim içime doğarken
Ben senin sözlerin olayım.
Adımlarımız aynı türküde
Yollar, bir olduğumuz için hür
Uzaklar yakın, çok yakın
Gök, avucumuzda görünür.
Sen yelkenlerime dolarken,
Ben senin denizlerin olayım
Ne var aynı düşünmeye candan
Neden başka seslere doğru,
Üçümüz, beşimiz, milyonumuz
Hepimiz bir tek insan yağmuru.
Sen benim dileklerime yorul
Ben senin dizlerin olayım.
Aynı gök, aynı toprak, aynı gün
Bir kardeş halkasıyız el ele
Koş Van’dan İzmir’e can can
Bak dönmüş vatan bir tek güzele.
Sen benim acılarıma solarken
Ben senin gündüzlerin olayım.
Bir ufkun içinde bir tan var
O hepimize tek ocak,
Uçarı sevgilerle yücelen
Altmışbeş milyonda tek bayrak.
Siz benim yaralarımı sarın
Ben sizin, sizlerin olayım.
Tut elimden tut özümden
Gel varlığıma kanat ol
Ben senin varlığında eridim
Sen yeniden, yeniden hayat ol.
Sen benim baharımı renklerken
Ben senin gözlerin olayım.
Ayrılma yollarından gel bana
Ben koşayım sana yollarımdan
Acıda, yasta, sevinçte, bayramda
Topla yemişlerimi dallarımdan.
Sen tek kurtarıcım olurken
Ben zafer gözlerin olayım.
Kardeşlik Haftasını belirleyenler, sevgi-saygı duygularını geliştirmeyi amaçlasalar gerek. Kardeşlikten ben böyle anlıyorum.
Sevgi, sevmek ve sevilmek... Birbirini tamamlayan ne güzel sözcükler bunlar. Sevgiyi pozitif bir enerji yoğunluğu olarak tanımlayanlar var. Sevgi, ilişkilerde, insanın var olduğu günlerden günümüze kadar, gücünü koruyan bir olgudur. Yaşamak içgüdüsünün temelidir sevgi.
Boşuna söylememişler, “Sevgi ya da aşk bir hazinedir, o en ağır öyküleri hafif, en karanlık günleri aydınlık yapar” diye. Leyla ile Mecnun öyküsünü anımsarsınız.
Leyla hiç de güzel değilmiş. Mecnun’a sormuşlar :
“Onca sıkıntı bunun için miydi? “Mecnun yanıtlamış:
“Hayır gönlümdeki Leyla içindi!”
Sevgi veya aşk.. Sözlüklerimize bakacak olursak, ister Tanrı sevgisine yönelik olsun, ister canlı ve cansız varlıklara duyulan tutkulara, arzulara yönelik olsun, birbirine yakın kavramlardır bunlar. Din farkı olmaksızın inanç dünyasında, en yüce güzelliktir sevgi... Sevgi, Tanrı’nın insanlara bağışladığı duyguların en üstünüdür.
Gönlünde ister kendini Yaratan’a, isterse Yaratan’ın yarattıklarına karşı sevgi duyan, başkalarının yararını, kendi çıkarlarından üstün tutan, gerektiğinde özveride ileri gidebilen, karşılık beklemeyen, bu niteliği, yaşamının bir simgesi olarak taşıyabilen kişi mutlu olur. Seven kimse, kendini sevdiğinde görmek ister. Kin ve isteri krizlerinden temizlenir. Sevdiğini hoş tutmaya, hoşlanmayacağı şeylerden sakınmaya çaba gösterir.
Müslümanlıkta en büyük sevgi, bizi yaratan Tanrı’yadır. Sonra O’nun yarattığı bütün canlılara ve özellikle yaratıkların en onurlusu olan insanadır. Yunus Emre’nin “Yaratılanı hoş gör, Yaratan’da ötürü” felsefesi, Türk geleneğinin bir yansıması değil midir?
Başkalarını mutlu kılmaya çalışanlar, severler, sevilirler. Gerçek mutluluk budur. Bütün dinlerin ana öğretisi sevgidir.