Mutlaka siz de rastlamışsınızdır. Benim bir iki kere başıma geldi. Önünüzde ilerleyen ya da bir den bire yanınızdan geçen düğün konvoyundan iki-üç araba yolu kapatır, bir an ne olduğunu anlamazsınız, ya oynarlar, ya başka bir gösteri yaparlar ya da tezahürat türü korkunç böğürtüleriyle sinirlerinizi harap ederek çekip giderler. 

O anda içinde yaşadığınız toplumdan bu ülkeyi ne çok sevdiğinizin önemi olmadan ''uygar'' diye adlandırdığınız başka bir toplumun içinde yaşamayı düşlersiniz.

Belçika'da E17 otobanını kapatan ve araçlarından inerek misket oynayan Türklerden oluşan gruba mahkemece ağır cezalar verildi. Yaklaşık 40 000 € para cezası, beş yıl trafikten men edildiler ve araçlarına el konuldu.

Yargıç Peter D'Hondt'un gerekçesi birazcık zekası olanlar için hayat dersi niteliğinde. Yargıç Peter D'Hondt şunları söylüyor;
''Sadece trafik sıkışıklığına neden olmakla kalmıyorsunuz. Aynı zamanda, diğer sürücülerin sinirlenmesine yol açıyorsunuz ve davranışınız agresifliğe ve sonucunda ırkçılığın artmasına neden oluyor. Zaten yeterince ırkçı var, buna karşı durmanız gerekiyor. Eğer bir parti yapmak istiyorsanız kafanıza kova bile geçirebilirsiniz ancak yolları amaçları için kullanılmaya bırakacaksınız.

Yaptığınızın diktatöryel bir tarafı var. Yollar hepimize ait ve kimse kendi malı gibi kullanamaz. O esnada hastaneye yetişmeye çalışan birinin vaktini çalmış olabileceğinizi düşündünüz mü? E17 Avrupa'nın en kalabalık otobanlardan biri. Sizin dans edebileceğiniz bir yer değil''
Psikoloji okumadım ama bu tür davranışların ezilmişlikle, kişilik bozukluğuyla, kendini kanıtlamaya çalışan benlikle ilgili olduğunu düşünüyorum. Kendini güçsüz  hisseden birey kullandığı arabanın gücünü kendi gücü sanmaya eğilimli. O yüzden direksiyona geçen eksik ve ezik kişilikler saldırganlaşıyor, hır  çıkarıyor, hiçbir kurala uymuyor.

Bozulan ve özellikle dejenere edilen toplumsal yapımızda artık bireylerin kendilerini kanıtlaması mümkün değil. Otoriter ve eğitimsiz baba figürü karşısında susmak zorunda kalan çocuk yanlış ve eksik eğitim sistemiyle canavarlaştırılarak sokaklara salınıyor. Sadece aile ve okul sözcükleriyle eğitimsel durum açıklanamaz. Birey toplumca da eğitilmeye devam eder. Bilgisizlik önemsenmiyorsa çocuğun bu yönde kaygısı kalmaz ve cehalet normalleşir. Cehaletin normalleşmesi demek ve bu yapıyı 2-3 nesil boyunca sürdürmek o ülke sınırları içinde mükemmel bir cehennem yaratmak demektir. Ayrıca içinde yaşadığımız toplum çalışarak kazanmayı değil de her nasıl kazanırsan kazan mantığını da yerleştirince ahlak kavramı en büyük yarayı almış oluyor. Bu noktadan sonra da çürümüşlük sınır tanımıyor.

Bangır bangır müzik çalarak sokağınızdan geçen, yollarda sözde modifiye edilmiş araçlarıyla saçma sapan ve tehlikeli hareketler yapan gençler aslında çığlık atıyor. Ben buradayım,  ezildim, itildim kakıldım ne olur beni görün diyorlar. Dikkat çekme isteği, ışıkları üzerinde görme çabası başaramamış mutsuz kişiliklerin benliklerinden kaçış şekli.

Sadece trafik sıkışıklığına neden olmakla kalmıyorsunuz. Aynı zamanda, diğer sürücülerin sinirlenmesine yol açıyorsunuz ve davranışınız agresifliğe ve sonucunda ırkçılığın artmasına neden oluyor. Aslında her şey bu cümlede saklı. Bu cümlenin alt metni şu olabilir mi; yaratılmasına neden olduğunuz ırkçı yaklaşım ırkınızdan kaynaklanmıyor; toplumsal kuralları hiçe sayarak birlikte yaşama kültürünü geliştirememekten kaynaklanıyor? Kimse yüzlerce yılda gelişmiş birlikte yaşama kurallarını hiçe sayan saygısız insanlarla aynı toplumda olmak istemez. 
Siz eksik kişiliğinizi yüce hissetmek için otobanı  10 dakika kapatırsanız onlarca insanın ölümüne bile neden olabilirsiniz.

Yargıcın bu haklı ve insani sözlerine bu çirkin olaya neden olanların yanıtı daha da çirkin;
''Biz Türk'üz, istediğiniz kadar ceza kesin gene yaparız''
Ben Türk olarak böyle insanları kendi ülkemde istemezken Belçikalı nasıl  istesin.