Bir avuç gönül neferi 1986 yılında "Tohum saç bitmezse toprak utansın" diyerek bugün koca bir kültür merkezi haline gelen Kültür Ocağı Vakfı'nın ilk temellerini atar...

1988 yılında Ali Ürey, Atıf Şenel, Ali Kuyu, Ali Çanak, Ali Ünal Demirtaş, Ayhan Görünmez ve Kemal Çaprak'ın öncülüğünde Kültür Ocağı Derneği olarak kurulur. İstanbul Fındıkzade'de son derece kısıtlı imkânlarla faaliyete başlayan dernek, artık kabuğuna sığmaz ve 1996 yılında vakıf haline gelir.

Kısa adı KOCAV olan Kültür Ocağı Vakfı, bugün tüm Türkiye'nin tanıdığı, bildiği, en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi.
Geçtiğimiz günlerde otuzuncu kuruluş yıldönümünü kutladı. Dile kolay hizmetle, aşkla, özveri ile geçen tam otuz yıl...
KOCAV, özellikle gençlere yönelmekte, eğitim faaliyetleri ile genç beyinlerin ufkunu açmaktadır. Konferans, sunum, açık oturumların yanında, divan sohbetleri, başarı öyküleri, imza günleri, ahde vefa ve şiir sunumları düzenlemektedir.
Özellikle üniversite öğrencileri için düzenlenen seminer programları takdire şayandır.

Yayıncılık çalışmaları ile de KOCAV önemli bir hizmet vermektedir. Düşünce Dergisi, Rengâhenk Dergisi, Kocav Bülteni'nin yanı sıra KOCAV kitap evi de önemli bir boşluğu dolduruyor.
Yıllardır öğrencilere maddi destek de veren KOCAV sadece 2017-2018 eğitim döneminde 330 öğrenciye burs verdi. KOCAV'ın burs verdiği öğrenci sayısı her geçen gün artmaktadır.
Süleymaniye'de Erol Güngör Merkezi'ni hizmete açan ve gençlerin kullanımına sunan KOCAV yakın zamanda ikinci merkezini de açmaya hazırlanıyor.
Sadece gençleri değil, KOCAV gönüllülerini de buluşturuyor.
KOCAV tarafından, 8 Haziran Cuma günü, hukukçular için ayrı bir öneme sahip olan İstanbul Üniversitesi Beyazıt Yerleşkesindeki Rektörlük bahçesinde hukukçulara iftar verilecek.
9 Haziran Cumartesi günü de yine aynı yerde KOCAV gönüllüleri iftarda buluşacak.
Ramazan ayında öğrencilere iftar sofrası kurulması için ayrı bir kampanya başlattı.
Ayrıca ahde vefa geleneğini de sürdüren KOCAV, vefat eden KOCAV gönüllüleri Ömer Lütfi Mete, Durmuş Hocaoğlu, Kemal Çapraz ve M. Zeki Karahan ile diğer gönüllüler için de anma programları düzenliyor.
Bu başarıların mimari kuşkusuz KOCAV Başkanı Dr. Av. Ali Ürey'dir... Tabii ki büyük hizmetleri olan diğer KOCAV gönüllülerini de unutmamak lazım...
Çok değerli insan Ali Ürey'in şahsında tüm KOCAV üyelerini tebrik ediyor ve bu başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz.
Ali Ürey ve KOCAV gönüllülerini bu yolda yalnız bırakmamalı, maddi ve manevi desteği esirgememeliyiz...
KOCAV gibi başarılı vakıf ve derneklerin çoğalmasını umuyoruz.
(Burs ve yardım için banka hesap numaraları: Alıcı: Kültür Ocağı Vakfı, Vakıflar Bankası İstanbul Şubesi IBAN NO: TR74 0001 5001 5800 3339 0377 58, Kuveyttürk Metrokent Şubesi (İstanbul) IBAN NO: TR64 0020 5000 0078 3303 4000 03)

*****
Çatlak kova

Sucu, boynuna astığı uzun sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırdı. Kovalardan biri çatlaktı. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlardı. Çatlak kova ise içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirdi. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etti.
Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebiliyordu. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyordu.
İki yılın sonunda bir gün çatlak kova, ırmağın kıyısında sucuya seslenir.
- Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.
Sucu sorar:
- Neden utanç duyuyorsun?
 Kova cevap verir:
 - Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.
Sucu şöyle der:
-  Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçeklere dikkat etmeni istiyorum.
Çatlak kova, eve varırken patikanın bir yanında muhteşem güzellikteki yabani çiçekleri görür. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hisseder ve yine sucudan özür diler.
Sucu kovaya sorar:
-  Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi? Bunun sebebi senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsledim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.
 ***
TEBESSÜM

Sarhoştum

Hâkim, sanığa sorar:
-Sen bu bayanın evine girmişsin?
- Sarhoştum sayın hâkim. Kendi evim sanmıştım.
- Öyleyse neden bayanı görünce kaçtın?
- Onu da karım sandım.

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Sorun cahil olman değil, kendini âlim sanman.
Sadi Şirazi