Gazeteci, yazar, dava adamı…

Dik duran, eğilmeyen, baskılara boyun eğmeyen, inandığı değerler uğruna mücadele eden ve hiç yılmayan fikir adamı…

Kemal Çapraz…

Aramızdan ayrılalı 12 yıl oldu…

“Bizler AB-D fonlarının veya başkalarının doldurduğu dolmakalemler değiliz. Bizler kurşun kalemleriz. Bu mücadelenin sonunda kurşun kalemlerin galip geldiğini göreceksiniz” diyerek kaleminin bağımsızlığını sonuna kadar savunan Kemal Çapraz...

Türkiye’nin bağımsızlığından ödün vermemek ve de Türk dünyasının bağımsızlığı için ömür boyu mücadele eden Kemal Çapraz.

Sadece Türkiye’nin değil, tüm Türk dünyasının sesi oldu.

Kimi zaman Doğu Türkistan’dan, kimi zaman Kırım’dan, kimi zaman Batı Trakya’dan seslendi.

Nerede Türk varsa, Kemal Çapraz oraya ulaştı…

Çok değerli ağabeyim Aydil Erol’un çok güzel ifade ettiği gibi, “Neylersin kula kul olmamanın; namuslu, onurlu, gururlu, şerefli, haysiyetli yaşamanın; ilkeli ve seviyeli yayın yapmanın; kısaca Türk olmanın bedeli ağırdır. Sen bu bedeli fazlasıyla ödedin Çaprazım.’

Sadece iyi bir Türk milliyetçisi değil, aynı zamanda adı gibi “kemale” ermiş iyi bir insandı…

Öğrencilik yıllarında kaldığı öğrenci evine, sokakta kalan Afrikalı bir genci götürür…

Bu duruma alışık olan ev arkadaşları şaka yollu takılırlar; “Kemal bu genç arkadaşımız da mı Türk?”

Çapraz, “Türk değil ama Türkleri çok seviyor” cevabını verir…

Herkese kendini özel hissettirir, ayrıca ilgi gösterirdi. Arkadaşlarını yalnız değil, tüm insanları severdi…

Kemal Çapraz’ın çok seveni vardı… Kemal Çapraz’ı tanıyıp da sevmeyen hiçbir Allah’ın kulu yoktu…

Ama kendisi, Türk Milletinin birlik ve bütünlüğüne kastedenlere, Türk devletinin bağımsızlığını ve bölünmezliğini hedef alanlara düşmandı…

Vefatının üzerinden 12 yıl geçti. Hâlâ çok seviliyor, hâlâ özlemle, sevgiyle anılıyor.

O kadar seviliyor ki, hayatında Çapraz’ı hiç görmeyen, tanımayan genç araştırmacılar tarafından yüksek lisans tez konusu yapılıyor ve araştırılıyor.

Sadece arkadaşları değil, onu tanıyan herkes yokluğunu hissediyor…

Evlatlarına mal mülk, maddi servet bırakmadı… Ama öyle bir miras bıraktı ki, dünya durdukça konuşulacak ve anlatılacak.

Yine Aydil Erol’un sorusuyla bitirelim; “Kemal Çapraz’ı sevmeyen var mı?”

Not: Bu yıl salgın sebebiyle vefat yıldönümü olan 16 Eylül’de mezarı başında toplu anma töreni yapılamadı. Salgın geçtikten sonra anma töreni yapılacak.

*****

Hızlı ve çabuk karar verebilmek

Afrika’nın ormanlarında dolaşan bir kurt, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark eder.

Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor.

Şimdi başım dertte, diye düşünür kurt.

Etrafına bakar, yerde kemik parçalarını görür.

Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlar, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışır.

Leopar tam saldıracakken kurt kendi kendine konuşur:

“Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?”

Bunu duyan leopar bir anda donup kalır ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanır.

“Leopar tam zamanında kurtardım yoksa bu kurda yem olacaktım” diye düşünür.

Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstünden olanları izleyen maymun, bildiklerini kullanarak bundan sonra kendisini leopardan kurtaracağını düşünür.

Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatır.

Leopar kurdun yaptıklarına çok sinirlenir ve maymuna; “Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım” der.

Az önceki yerde bekleyen kurt, kızgın leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark eder.

Ne yapacağını düşünürken, kaçmaya da kalkmaz.

Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye devam eder.

Tam leopar saldıracakken, yine kendi kendine konuşarak leopara duyurur:

“Şu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hâlâ haber yok!”

*****       

TEBESSÜM

Suyu yıka

Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister.

Abdülhak Şinasi’nin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:

- Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Öfkeyi sevgiyle, kötülüğü iyilikle, açgözlülüğü cömertlikle, yalanı gerçekle yen.

Buda