Kanser ile savaş sürüyor. Birçok çeşidini çözebilen ve hastaları sağlığına kavuşturan doktorlar yeni savaş şekillerini de deniyor. Son çalışmalarda çok küçük miktarlardaki molakülleri ölçebilen cihazları devreye soktu. Yeni cihaz bir milyon hücre içerisinden 4-5 hücreyi algılayabiliyor.

Özeti şu:

Bu cihazın diğer biyosensörlerden en büyük farkı çok küçük miktarların tayini edebilmesi. Bu da kanser hastaları için yeni bir umut olarak değerlendiriliyor.

Her hastalıkta olduğu gibi kanserde de erken teşhis hayat kurtarıyor.  Yeni cihazın devreye girmesi ile kanser hücreleri tespit edilecek. Uzmanlar cihazın piyasaya çıkması ile kanserle mücadelede yeni bir devrin başlayacağını söylüyor.

Yeni cihazın yerli ve milli bir cihaz olduğu da vurgulandı.

Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü'nde, kanser ve kalp krizine neden olabilecek kandaki çok küçük molekülleri tespit edebilen 'biyosensör' geliştirildi. Öğretim üyesi Dr. Mehmet Altay Ünal, "Bu cihazın diğer biyosensörlerden en büyük farkı çok küçük miktarların tayini. Projemizde kanda dolaşan, ilk kanser belirtisi olan mikro tümör hücrelerinin tespitini gerçekleştirdik. Yaklaşık 1 milyon hücre içerisinden 4-5 hücreyi algılama kapasitesinde olduğunu da gördük" dedi.

Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Mehmet Altay Ünal ve ekibinin 2016 yılında TÜBİTAK'ın desteğiyle başlattığı, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ile Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin katkı sunduğu ‘Yerli ve Milli Biyosensör Projesi’nde sona gelindi. Proje kapsamında kanser ve kalp krizine neden olabilecek kandaki çok küçük molekülleri tespit edebilen 'biyosensör' geliştirildi. Laboratuvar ortamındaki test çalışmalarında olumlu sonuçlar elde edildi. Kandaki mikro ölçekteki tümör hücreleri geliştirilen cihazla tespit edilebildi.

Dr. Mehmet Altay Ünal, cihazın en önemli özelliğinin çok küçük molekülleri kanda tespit edebiliyor olması olduğunu söyleyerek, şunları söyledi:

"Hastalıkların tedavisinde en önemli şey erken teşhistir. Bu biyosensör de hastalıkların teşhisinde önemli bir rol oynuyor. Normal biyosensörlerin çalışma mantığında eğer vücutta şüphelendiğiniz bir madde varsa bu bir kanserin belirteci olabilir, bir beyin hasarının belirteci olabilir. Bunların kan testini yaparsınız. Buradaki biyosensör çalışmalarının amacı ise bu küçük moleküllerin oldukça düşük olan miktarlarını tespit edebilmektir. Bizim cihazımız bir mikro terazi gibi; eğer kanda aradığımız molekül var ise, bu bir kanser işareti olabilir, beyin hasarı işareti olabilir ya da bir kalp krizi işareti olabilir, bunun çok küçük miktarlardaki moleküllerini ölçebiliyor. Bu, hem minyatürize edilmiş, hem de cihaz haline getirilmiş dünyadaki aslında tek cihaz diyebiliriz"

Dr. Ünal, biyosensörün tamamen yerli imkanlarla geliştirildiğini ve laboratuvar ortamında kullanıldığını belirterek  şu ifadeleri kullandı:

"Cihaz aşamasına geçmesi için bir takım regülasyonlar var. Bunların başvurularını yaptık. Sonucunda da hasta çalışmaları, klinik çalışmalar devam ettikten sonra bulgularımız gerekli otoritelere sunulacak ve ardından cihaz piyasaya çıkabilecek. Bu cihazın diğer biyosensörlerden en büyük farkı çok küçük miktarların tayini. Kanda dolaşan, ilk kanser belirtisi olan mikro tümör hücrelerinin tespitini laboratuvar ortamında gerçekleştirdik. Yaklaşık 1 milyon hücre içerisinden 4-5 tane hücreyi algılama kapasitesinde olduğunu da gördük. Şu anda kullanılan sistemlerde kandan tespit edilen kanser hücrelerinde belirli bir limitin altında bu değerleri okuma şansımız olmuyor. Ama bu yerli ve milli cihazımızda olacak.”