3 Aralık Dünya Engelliler Günü idi…

Anneler Gününde ve Öğretmenler Gününde olduğu gibi Engelliler Gününde de sadece bir gün engellileri başımızın tacı yaptık…

Sadece bir güne indirgemeyelim… Her gün gerçekleri görelim, insanlara değer verelim…

3 Aralık’ta engellileri yere göğe sığdıramadık.

Engellilerin sorunu bitti mi? Bitmesi şöyle dursun engellilerin hangi sorunu çözüldü?

Sadece süslü konuşmalar, sosyal medyada güzel paylaşımlar yapıldı…

Engelliler 2 Aralık’ta hangi sorunu yaşıyorduysa, bugün de aynı dertle baş başa…

Öncelikle kafalardaki bu zihniyetten kurtulmak gerekir…

Sadece şu basit gerçeği kabul etsek…

Biz de bir engelli adayıyız…

Çok yakın zamanda, hatta belki yarın biz de engelli olabiliriz…

Her şey bir anlık…

Biz engelli olsaydık, neler isterdik, neler hayal ederdik diye düşünerek yaşarsak…

Engellilerin işini de kolaylaştırırız…

Engeller bedendedir, aşılır…

En büyük sorun, kafadaki engeldir…

Engellileri de düşünerek hareket etmeli, engellilere engel olmamalıyız…

Engellileri, yok sayarak bir dünya kuruyoruz.

Çoğu binalar, engellilerin girip çıkabileceği şekilde değil… Merdivenler veya bariyerler engellilere set oluyor…

Yollarımız zaten kabus gibi… Son zamanlarda engelliler için sarı koridor yapıldı ama çoğu yerde yok… Olan yerler yetersiz veya çıkmazla bitiyor!

Engelliler otobüslerin çoğuna binemiyor…

Bazı tramvay duraklarında engelli için geçiş yok…

Metro duraklarında engelliler düşünülmemiş. Birçok durakta asansörler çalışmıyor.

Metrobüs zaten bir alem... Çoğu durağa engelliler gidemiyor. Kazara gitse de binmeleri neredeyse imkansız…

Kamu kurumlarının birçoğunda engellinin adı yok…

Bazı hastaneler bile engellilere engel…

Eğer her alanda engellileri düşünerek iş yaparsak, engellilerin hiçbir engeli kalmayacak…

Bir de şu Engelliler Günü kutlu olsun gibi saçmalıklara son verelim…

“Neden böyle oldu? Akraba evliliği mi?” gibi saçma sapan sorular da sormayalım…

Hele hele acıyan gözlerle bakmayalım…

Onlar da insan… Ayrıştırıcı ifadelerden şiddetle kaçınmak gerekir.

Engellilerin en büyük sorunu kafalardaki engeldir…

Engelleri kaldıralım…

Sadece bir gün değil, her gün…

 *****

En acılı ders

Vietnam Savaşı sonrası...

Evine dönmekte olan bir asker San Francisco'dan telefonla ailesini aradı: “Anne, baba eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.”

“Memnuniyetle, arkadaşınla tanışmak isteriz” diye cevapladılar.

Oğulları “Bilmeniz gereken bir şey daha var. Arkadaşım savaşta ağır yaralandı, bir mayına bastı ve bir koluyla bir ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve arkadaşımın gelip bizimle kalmasını istiyorum.”

“Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki arkadaşının başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”

“Hayır. Anne, baba arkadaşımın bizimle kalmasını istiyorum.”

“Oğlum” dedi babası.

“Bizden ne istediğini bilmiyorsun. Arkadaşın gibi özürlü biri bize korkunç yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır.”

Oğlu o anda telefonu kapattı.

Ailesi, çocuklarından bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi.

Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco'ya uçtu. Oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler.

Anne - baba oğullarını hemen tanıdı. Yalnız bilmedikleri bir şeyi de öğrenince dehşete düştüler…

Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı...

*****

TEBESSÜM

İltifat

Temel, Fadime'ye aşık olur ama nasıl açılacağına bir türlü karar veremez.

Dursun'a akıl danışır. Dursun öğüt verir:

- Ona gözlerinden bahset. Kokusunu öv, güzel koktuğunu söyle…

Temel kendinden emin Fadime'ye iltifat eder:

- Fadime gözlerin çok güzel kokuyor…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İkiyüzlünün dilinde tat, kalbinde ise fesat gizlidir.

Hz. Ali (RA)