Futbolda hem büyük bir başarıya imza attık, hem de hezimet yaşadık...

Ampute Milli Futbol Takımı, Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonasında şampiyon oldu. Ampute Milli Futbol Takımımız, final maçında İngiltere'yi 2-1 yenerek, tarih yazdı.

Amputenin ne anlama geldiğini, Ampute Milli Futbol Takımımız olduğunu çoğunluğumuz bu Avrupa Şampiyonası ile öğrendik... Ampute Milli Futbol Takımımız, eğer Avrupa Şampiyonasında finale yükselmemiş olsaydı, çoğumuzun bu takımdan haberi bile olmayacaktı...

Varını yoğunu ortaya koyarak asıl başarıyı yakalayanları görmezden geliyoruz...

Başarı getirecekler umuduyla milyon dolarları saydığımız A Milli Futbol Takımımız ile hezimeti yaşadık. Buna rağmen maalesef bazı futbolcular ve sorumlular adeta bizimle dalga geçiyor...

Milli takımda ilk 11'de oynayamayan, hatta ilk 18'e bile giremeyen bir futbolcunun aylık geliri kadar harcama yapmadığımız Ampute Milli Takımımız, Avrupa Şampiyonu oluyor... Milyon dolarları akıttığımız milli takım ise yerlerde sürünüyor.

Para ile değil, yürekle oynamak lazım...

Yüreğini sahaya koyanlar, ay-yıldızlı formanın sorumluluğunu bilenler Avrupa Şampiyonu oldu.

Sahaya ne için çıktığını unutanlar, sahada çaba göstermek yerine saha dışında çene yarıştıranlar ise dünya kupasını bizim gibi televizyondan seyredecek...

Başarısızlığın asıl sorumlusu olanlar, her zamanki gibi başını kuma gömmüş...

Milli takımda oynamak ayrıdır, milli olabilmek, milli takım ruhunu sahaya yansıtabilmek ayrıdır...

Milli takımda oynayan yıldızlar var... Ama milli takım ruhunu sahaya yansıtan futbolcular azınlıkta olunca başarısızlık kaçınılmaz oldu...

Başarısızlık için elli tane sebep sayılabilir...

Ama milli olmuşsanız, başarısızlığın sebeplerini sıralamak yerine bin bir sebebe rağmen başarılı olmak zorundasınız...

Nasıl başarılı olunacağını araştırmayı bırakın...

Herkes Ampute Milli Futbol Takımını seyretsin, hayat hikayelerini öğrensin... Nasıl başarılı olunur, çok iyi anlayacaktır.

İngiltere karşısında zafere koşan aslanların ruhunu sahaya yansıtın...

Eğer milli olan futbolcular bunu yapamayacaksa...

Milli formalarını, Ampute Milli Takımının şampiyon aslanlarına teslim etsinler...

Emin olun daha büyük başarılara imza atacaklardır...

***

Aysel'in başarı öyküsü

1978 yılında Giresun'da doğan Aysel Özgan, 12 yaşında sağlık sorunları nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Omurilikte kemik açılması teşhisiyle boynundan iki kez ameliyat edildi. İkinci ameliyatta felç oldu. Yürüyemeyen, sağ kolunu istediği gibi kullanamayan Aysel Özgan, atıcılık sporunda başarıdan başarıya koşuyor... 

Giresun'da bir kamu kuruluşunda memur olan Aysel, 2004'te Giresun'da düzenlenen Havalı Silahlar Türkiye Şampiyonası müsabakalarını izlemeye gitti. Arkadaşlarının "yarışmada bir de kadın sporcu olsun" ısrarıyla müracaat etti. Kendisine hemen lisans çıkarıldı ve daha önce eline ateşli silah almamasına rağmen çok başarılı bir yarışma çıkardı.

Seçmelere çağrılan Aysel, katıldığı ilk müsabakadan bir yıl sonra Bedensel Engelliler Atıcılık Milli Takımına davet edildi ve başarı merdivenlerini tırmandığı yolculuğuna başladı.

Halen çalışmalarını Yıldırım Belediyespor Kulübü bünyesinde sürdüren Aysel Özgan, kısa sürede atıcılık sporunda zirveye yükseldi.

2008 Pekin ve 2012 Londra Paralimpik Oyunlarına katıldı. Uluslararası Paralimpik Komitesi'nin ABD'nin Houston kentinde düzenlediği Atıcılık Dünya Kupası müsabakalarında ana tabancada ikinci oldu. 50 metrede de kadınlar arasında ikinci olarak, 2016 Rio Paralimpik Oyunları kotasını aldı. Olimpiyatlara üçüncü kez katılarak büyük bir başarıya imza attı. 

Onun gibi olan çoğu kimse hayata küserken Aysel Özgan, hayata tutundu ve başarıdan başarıya koştu. Aysel, kendini şöyle anlatıyor;

"Beni bu duruma getiren engelim oldu. Hayata aslında hiç küsmedim. Hep 'Hayatta benim bu duruma gelmemin bir nedeni var ki öyle oldum' diye düşündüm. Sonunda da zaten hiç hayal edemediğim yerlere geldim. İşim var, sporum var. Ailem, arkadaşlarım, herkes yanımda. Benim gibi bu durumda olanlara bir mesajım var; kendilerine güvensinler, asla umutsuzluğa düşmesinler. Hiçbir iş yapamıyorlarsa bir spor dalına girsinler. Okusunlar, eğitim görsünler, spor yapsınlar. Öz güveni fazla olmayan bir insandım. Çalışıyordum ama yine öz güvenim olmadığını düşünüyordum. Bu spor bana çok büyük şeyler kazandırdı. Başarıyla öz güvenime de kavuştum. Ondan dolayı benim yaşadığım mutluluğu herkesin yaşamasını isterim. Atatürk'ün bir sözü var; 'Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim.' Çevik olamasam da cesur bir yüreğim var. Asla bir işe başlamadan yapamam demedim. İleriki yıllarda keşke yapsaydım demeyecek bir hayat yaşadım."
 
***

TEBESSÜM

Oylama

Doktor ameliyatla kısırlaştırılmayı isteyen hastasına sorar:

- Bu ameliyatın geri dönüşü yoktur. İleride pişman olabilirsiniz. İyi düşündünüz mü? Ben olsam aileme de danışırdım.

- Zaten ameliyat olmayı isteyen ben değilim, doktor. Fikir eşimin. Çocuklarla birlikte oylama yapmaya beni ikna etti.

- Peki, sonuç ne oldu?

- Ne olacak, 11'e 5 kaybettim...

****

GÜNÜN SÖZÜ

Bilgi, büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamı ise kibirlendirir.

Brigitte