Türk milleti çok merhametlidir… Elinden geldiğince yardıma koşar, her türlü desteği vermeye gayret eder.

Merhametli olduğu için de duygusal hareket eder, fazla detaylı düşünmez.

Bu durum dolandırıcılar ve merhamet sömürücülerinin ekmeğine yağ sürer. “Adınız terör örgütüyle anılıyor” diyerek insanları korkutan ve banka hesaplarını boşaltanlar dolandırıcılar veya daha çok kazanma hırsıyla kaptırılan paralardan bahsetmiyorum.

Sokakta gördüğü dilenciye çoğu zaman ihtiyaç sahibi olmadığını bile bile yardım eder.

Yapılan baskınlarda dilencilerin hesabında yüklü servet olduğunu haberlerde görür ama yine de sokakta dilenenlere yardımı esirgemez.

Metro, tramvay, metrobüs gibi toplu taşıma araçlarında, son derece düzgün Türkçe ile çoğu zaman lüks kıyafetleriyle, fütursuzca hiç çekinmeden oğlum veya kızım hasta yalanıyla yardım toplayanlara da halkımız destek veriyor!

Bir de kendilerini cemaat veya tarikat olarak adlandıran grupların, yine kendilerine bağlı vakıf veya dernekler aracılığıyla dini duyguları sömürerek topladıkları yardımlar var ki, emin olun ne kadar para toplandığını muhtemelen kendileri de bilmiyor.

Değişik adlarla cemaat mensuplarından toplanan yardımları kontrol eden de yok. Yardımların nereye harcandığını bilen hiç yok.

O kadar değişik gerekçelerle yardım toplanıyor ki akıllara zarar. O gruplarla uzaktan yakından ilginiz olmazsa bile bir akrabanız veya bir dostunuz aracılığıyla duygu sömürüsü yaparak veya “Sen cimri misin, Allah için neden yardımda bulunmuyorsun?” diyerek yardıma mecbur ediyorlar.

Son bir örnek duydum ki küçük dilimi yutacak gibi oldum.

Cemaat veya tarikatlarda kendi ifadeleriyle “Çok hizmet edenler”, yani cemaatin veya tarikatın işlerini çok fazla görenler ödüllendiriliyor.

Ödül deyince öyle madalya veya başarı belgesi gibi manevi şeyler düşünmeyin.

Örneğin ödül olarak umreye götürülüyor. Diyeceksiniz ki paraları var, umreye götürsünler. Ama işler öyle olmuyor.

O kişiyi umreye götürmek için yardım toplanıyor. “Çok fakir biri var, çok dindar, umreye gitmeyi çok istiyor ama imkanları el vermiyor. Yardım toplayıp umreye göndereceğiz. Allah rızası için siz de destek olun” denilerek yardım toplanıyor. Yardım sadece cemaat veya tarikat mensupları arasında toplanmıyor, bu işe aracılık edenler, kendi akrabaları veya tanıdıklarından da değişik bahanelerle yardım istiyor.

Yardım toplanıyor, ilgili kişi ödül olarak umreye gönderiliyor.

Cemaat veya tarikat çok yönlü kazanıyor… Hem kendisine hizmet edeni ödüllendirmiş oluyor, hem umre programı düzenleyen kendi şirketi kazanıyor, hem de toplanan paralardan artanı cemaat veya tarikata bağışlanıyor. Diğer cemaat veya tarikat mensuplarına bu durum örnek oluyor ve onlar da kendi deyimleriyle hizmet için (!) yarışıyorlar.

Umre farz değil. Farz olan hacdır ki, o da maddi durumu iyi olanlara farzdır. Parası olmayana hac bile farz değildir. 

Buna rağmen hangi zihniyetle umreye göndermek için yardım toplanıyor, insanlar yardım etmeye mecbur bırakılıyor?

Daha da önemlisi gerçekten inanan insan, bu şekilde zoraki toplanan yardımlarla umreye gider mi?

İslâm akıl dinidir, Kur’an-ı Kerim akıl etmeyi, düşünmeyi, sorgulamayı ve öğrenmeyi emreder.

Yardım ederken bile gerçekten ihtiyaç sahibi mi diye sorgulamak lazım…

Yardım ettiğimiz kişi ihtiyaç sahibi değilse, gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakkını vermiş oluruz ki o da doğru değil.

Yardım tuzağına düşmemek lazım…

 ****

Şeytan taşlama

Akıl hastanesinde deliler can sıkıntısından bağrışıp duruyorlar, çok gürültü yapıyormuş. Gürültüden rahatsız olan müdür, doktorların yanına giderek sormuş:

- Hastanedeki deliler çok gürültü yapıyor, bunları susturmanın bir yolu yok mu?

Doktorlardan birisi cevap vermiş:

- Delileri susturmak istiyorsan, onları oyalayacak bir şey bulmalısın.

Bunu duyan müdür, hemen hastanenin bahçesinde delileri bir araya toplamış. Müdür, delilere sormuş:

- Sizi hacı yapmamı ister misiniz?

Bunu duyan deliler sevinerek hep bir ağızdan bağırmışlar:

- Eveeet!

Müdür akşama kadar oyalansınlar diye delilere 40 defa hastanenin etrafında yavaş yavaş dönerlerse hacı olacaklarını söylemiş. Deliler dönmeye başlayınca da çekilmiş odasına, keyif yapmaya başlamış.

Müdür, akşam üzeri odasında çayını yudumlarken, odanın camları kırılıp içeri taşlar yağmaya başlamış. Kafası gözü yarılan müdür, kendini dışarı zor atmış. Bir de bakmış ki taşları deliler atıyor. Müdür, delilere öfkeyle bağırarak sormuş:

- Ne yapıyorsunuz?

Deliler hep bir ağızdan cevap vermiş:

- Tavaf bitti, şimdi de şeytan taşlıyoruz!

***

TEBESSÜM

Büyük işler

Temel, ticaret yapmaya karar verir ama parası yoktur. Camiye gider ve dua etmeye başlar:

- Allah’ım bana 1 milyon ver, ticarete atılacağım...

Hemen yanında başka biri de dua etmektedir:

- Allah’ım bana 10 lira ekmek parası ver.

Bunu duyan Temel, hemen çıkarır 10 lirayı verir:

- Şimdi defol git, gözüme görünme. Böyle ufak işlerle Allah’ı meşgul etme. Kör müsün burada büyük işlerle uğraşıyoruz!

****

 GÜNÜN SÖZÜ

İyi müslüman caminin içinde değil, dışarıda belli olur.

Nurettin Topçu