Tarihin en ilginç ve de sürprizlerle dolu Dünya Kupasını seyrediyoruz. Favoriler tek tek kupaya veda etti. Favori gösterilen ülkelerin hiçbiri son dörde bile kalamadı. 
4 kez şampiyonluğu göğüsleyen İtalya, Dünya Kupasına katılamadı. 3 kez Dünya Kupasında final oynayan Hollanda kupayı evinden takip ediyor...

Son şampiyon Almanya gruplardan bile çıkamadı. Arjantin çeyrek finali göremedi. Kupayı 5 kez kazanarak zirvede olan Brezilya çeyrek finalde veda etti. İspanya ve Ronaldo'ya rağmen Portekiz de çeyrek finali bile göremeden kupaya erken veda etti. 

Bu Dünya Kupasında, yıldız futbolcuların ülkelerini sırtlamak şöyle dursun çok az katkı verdiklerine şahit olduk. Başka bir deyişle Messi, Ronaldo, Müller gibi yıldızlarına güvenen ülkeler erkenden evinin yolunu tuttu.
Çünkü artık devir değişti.
Bir yıldız futbolcu ile futbolda başarıyı yakalamak mümkün olmuyor. Birilerini ilah yapıp, tek adamdan başarı beklerseniz erkenden evinizin yolunu tutarsınız...
Çalışmak lazım, bir sistem oturtmak lazım, hepsinden önemlisi birbirine kenetlenmiş ekip olmak lazım...
Futbol sonuca odaklı bir oyundur... Başarılarınızı öve öve anlatsanız da sahada gol atamazsanız, kazanamazsanız, kupayı kaldıramazsanız kimse sizi ciddiye almaz...Futbolda başarılıyım diye kimsenin gözünü boyayamazsınız...
Futbol işin görünen yüzü...
Aslında her şey öyle değil mi?
Eğitimde, sağlıkta, ekonomide, ülke yönetiminde tek başına iş yapmak artık mümkün değil.
İyi bir ekibiniz olmalı, planlı programlı çalışmalısınız... 
Ekip çalışmasını unutursanız, tek adama bel bağlarsanız, disiplinli çalışmayı bir kenara bırakırsanız, futboldaki gibi eve de dönmezsiniz, eviniz de elden gider farkına varamazsınız...

*****

Mideye karşı isyan

Adamın biri bir gece rüyasında; ellerinin, ayaklarının, ağzının ve beyninin midesine karşı isyan ettiğini görür. 

Eller; "Sen işe yaramaz tembel! Biz bütün gün çalışıyoruz; testereyle kesiyoruz, çekiçle vuruyoruz, taşıyoruz, kaldırıyoruz, akşam olunca da şişlikler, yaralar ve çiziklerle dolu olarak eve geliyoruz. Eklemlerimiz ağrıyor, her tarafımız kirleniyor. Ya sen! Bütün gün burada oturup, atıştırıp duruyorsun" demişler.
Ayaklar; "Evet aynı görüşteyiz. Bütün gün sağa sola yürümekten nasıl ağrıyoruz. Sense hep tıkınıp duruyorsun. Tıkındıkça seni taşımamız zorlaşıyor" diye yakınmışlar.

Ağız; "Evet doğru. O sevdiğin bütün yiyeceklerin nereden geldiğini soruyorum. Onları çiğneyen benim. Ben bitirir bitirmez sen yutuyorsun. Bu adalet mi?" diye söylenmiş.

Beyin; "Peki ya ben? Burada olmak kolay mı sanıyorsun, senin bundan sonra ne yiyeceğini düşünmek? Hâlâ bunların hiçbir karşılığını almış değilim" diye kızar.
Ve böylece vücudun bölümleri hiç sesini çıkarmayan mideye karşı şikâyetlerini sürdürmüşler.
Beyin; "Benim bir fikrim var. Hadi hepimiz bu tembel organa karşı isyan edip, onun için çalışmayı bırakalım" der.

Diğer tüm organlar, "Harika! Mide için ne kadar önemli olduğumuzu ona göstereceğiz. Belki böylece biraz da olsa çalışmaya başlar" diye hepsi çalışmayı bırakmış.
Eller, kaldırma ve taşıma işlerinden vazgeçmiş. Ayak yürümemiş. Ağız, çiğneyip yutmayı bir süre bırakmış. Beyin bu parlak fikirler için bir süre çalışmamaya karar vermiş. 
Mide, aç olduğu zamanlardaki gibi önce biraz guruldamış, ama bir süre sonra sesi kesilmiş. 
İsyan birkaç gün sürmüş. Gün geçtikçe adam kendini daha kötü hissetmeye başlamış. 
"Bu isyan bence daha uzamamalı; yoksa açlıktan öleceğim" diye düşünmüş.
Bu arada eller, ayaklar, ağız ve beyin oldukları yerde günden güne zayıflamaya başlamışlar. 
Önceleri mideyi kızdırmak için biraz canlanıyorlarmış ama sonraları onu yapmaya halleri kalmamış.
En sonunda adam ayaklarından gelen çok cılız bir ses duymuş; "Acaba yanılıyor olabilir miyiz? Yoksa mide kendi görevini yapıyor muydu?"
Beyin; "Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Evet, yiyecekleri aldığı doğru ama sonunda gene bize yolluyormuş" diye mırıldandı. 
Ağız; "Hatamızı itiraf etmeliyiz. Mide; eller, ayaklar, dişler ve beyin kadar görevini yapıyordu" demiş.
"O zaman hadi hepimiz iş başına" diye bağırmışlar.
Ve o anda adam uyanmış. Ayaklarının yürüyor olması, ellerinin yakalayabilmesi, ağzının çiğnemesi ve beyninin berrak bir şekilde düşünmesi onu rahatlatmış. Kendini çok daha iyi hissetmeye başlamış. 
Kahvaltıda midesini doldururken şöyle demiş; "Bu bana bir ders oldu. Ya hepimiz çalışırız ya da hiçbir şey tek başına çalışamaz." 

 ***
TEBESSÜM

Tabut
Bir grup insan Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
- Hocam, siz iyi bilirsiniz. Cenaze töreninde bir tabutun neresinde gitmek gerekir?
Nasreddin Hoca, yapıştırmış cevabı:
- İçinde gitme de neresinde gidersen git.

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Keşke insanlar güzelliğe düşkün oldukları kadar, dürüstlüğe de düşkün olsalar.
Konfüçyus