Öyle işlerimiz var ki akıl alır gibi değil…

Olması gereken zorunlu işler yapılmaz, olmaması gereken işlere var gücümüzle sarılırız…

En bariz örneği çekici hizmeti…

Aslında hizmet değil, işkence demek daha doğru olur…

Arabanızı yolun kenarına park ediyorsunuz. Park yasağı yok, okul yok, yaya geçidi yok… Otobüs durağı değil, trafiği engellemiyor. Geliyorsunuz aracınız yok. Çekilmiş…

Saatlerce peşinden koştur… Park parası öde, çekici parası öde… Üstüne de ceza öde…

Hizmet değil, para kazanma hırsı… Ne kadar çok araba çekersek o kadar kazanırız mantığı olsa gerek!

Diğer taraftan tam kaldırıma araç park edildi… Yaya geçemiyor… Okul önüne park edildi, okula girilmiyor, servis araçları çıkamıyor…

Hatta öyle bir yere araba park ediyorlar ki, trafik kilitleniyor… Araç sahibi ortalarda yok… Gelip geçen çekiciler nasıl oluyorsa çoğu zaman görmezden geliyor…

Yetkili trafik birimini ararsın… “Hemen çekici gönderiyoruz” derler… Adresi bile almadan pat diye telefonu yüzüne kapatırlar…

Gelen giden olmaz…

Gerektiğinde çekici aracı çekmez… Herkes işkence yaşar…

Çok acıdır ki, araç çekme işini ticarete çevirdik…

İstanbul’da daha önce araçları İstanbul Trafik Vakfı çekiyordu… Şikayetler ve tepkiler artınca, İstanbul Trafik Vakfından bu iş alındı.

İstanbul Polis Hizmetleri Geliştirme Derneği ve ilçe polis dernekleri bu işe soyundu…

Onların da ömrü kısa sürdü…

Bu kez Ankara merkezli Polis Teşkilatlarını Güçlendirme Vakfı araçları çekmeye başladı…

Sonuç aynı, sadece aracı çeken vakıfların isimleri değişti…

Gerekli gereksiz araç çekmenin ötesinde, çekicilerin dikkatsizlik yüzünden araçlara verdikleri zararlar da had safhaya ulaştı…

Hatta geçenlerde Kadıköy Acıbadem’de hiç kontrol etmeden içinde insan bulanan park halindeki bir aracı çekmeye kalktılar… Çekici tarafından kaldırılan araçtaki 79 yaşındaki Leyla Çetinkol, ne olduğunu anlamak için araçtan inmek isteyince bir buçuk metre yüksekten düştü, 6 yeri kırıldı…

İşin ne kadar özensiz yapıldığı daha iyi nasıl anlatılabilir ki…

Maksat hizmet değil de insanlara işkence çektirmekse bu şekilde devam edin…

*****

En güzel yürüyüş

Bir vali güzel bir yol yaptırır. Ve yoldan en güzel kim geçecek diye bir yarışma düzenler.

Yarışma günü kimi at arabası, kimi süslediği bisikletini, kimi en güzel kıyafeti ile “en güzel geçen” olmak için yol kenarına gelir.

Nihayet, tüm gün yoldan geçilir.

Tekrar valinin yanına döndüklerinde hepsi aynı şikâyette bulunur. Yolun bir yerinde moloz yığını vardır, bu yolculuğu hayli zorlaştırır.

Günün sonunda son yolcu da yorgun argın üstü başı toz toprak içinde valinin yanına ulaşır.

Bu son yolcu valiye, saygıyla yönelerek, içi altınla dolu torbayı uzatır ve der ki: “Yolda insanların geçmesini zorlaştıran moloz yığınını gördüm. Hz. Peygamberimiz (SAV)’in; ‘Rahatsızlık veren bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır’ sözünü hatırladım ve yolu temizledim. Molozun altında altın dolu bu torbayı buldum. Ahaliden kimsenin bu kadar altını olamayacağına göre, bu atınlar size ait olmalı...”

Vali gülümseyerek cevap verir:

- O altınlar senin. Zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldırandır.

*****

TEBESSÜM

İki büyük sorun

Muhtar, köye gelen bir milletvekiline dert yanar:

- İki büyük problemimiz var…

Milletvekili:

- Lafı mı olur muhtar, söyle halledelim.

- Birinci sorun, köyde sağlık ocağı var ama doktor yok.

- Hemen Sağlık Bakanını arayıp hallediyorum.

Milletvekili, cep telefonunu çıkarıp birisiyle konuşur:

- Tamam, doktor yarın sabah burada olacak. İkinci sorununuz ne?

- Köyümüzde hiçbir cep telefonu çekmiyor…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz.

Mevlana