Bu gün kar yağdı buralara. Hayatım boyunca kar yağışı hep içimde sevinç uyandırdı, mutlu etti beni. Bu gün fark ettim ki ne sevinç var ne de mutluluk. Oturdum biraz sokağı seyrettim. Kaldırımların karla kaplanmasını, ağaçların yavaş yavaş kar tutmasını. Hava usulca karardı. Sokak lambaları yandı. O ışık huzmesi içinde uçuşan, orada yoğunlaşan görüntü bile geçirmedi içimdeki sıkıntıyı.

Önce şehit haberleri geldi. Arkasından deprem. Daha nefes bile alamamıştık çığ düştü. Çığ altında kalanları kurtarmaya giden ekiplerin de üzerine çığ düştü. Aynı gün uçak pistten çıkıp parçalandı. Bu felaket haberlerinin hepsinin içinde de kavga, tartışma, suç atma gibi bambaşka bizleri hayretler içinde bırakacak olumsuzluklar gördük.

Uçak kazasından sonra insanlar ve yaralılar neden otobüslerle taşınmış tartışmasına şahit olduk. 177 yolcuya kaç ambülans bulunabilir ki ya da hava alanlarında hazırda kaç ambulans bekletilir? Yolcuların ve yaralıların biran önce kaza alanından uzaklaştırılması gerekmiyor mu? Neden bu tartışma yaratılır?

Deprem bölgesinde yaşanan karmaşayı canlı seyrettik. Yağma haberleri de dolaştı ortalıkta. Depremden yararlanıp reklam yapmaya çalışan insanlar da gördük. Canımız yandı ve yanmaya devam ediyor. Tek sevindiğim nokta Türk halkı olarak insanlarımız içinde iyilerin kötülerden çok olduğunu bilmek. Ama diğerleri yani kötüler öfke ve utancı aynı anda yaşatmaya devam ediyorlar bize.

Çığ altında kalanları kurtarmaya çevre köylerden gelenlerle kurtarma ekiplerinin, askerlerin çılgınca, elleriyle, küreklerle karları özveriyle açmaya çalışması her ne kadar düzensiz bir kurtarma faliyeti olsa da aklımda gönülden gelen yardım çabası olarak kalacak.

Bu çağda hırsızlar ve arsızlar arasında yaşamak bizim şanssızlığımızmış. Hırsızlığın normalleştiği; hırsızlığı ortaya çıkanın arsızca hayatına devam ettiği günlerdeyiz. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki rezil olması gerekenler onlar değilmiş gibi yoluna devam ediyor hırsızlar. Deprem bölgelerine yağmaya gidiyorlar. Farkında mısınız bilmiyorum eskiden hırsızlık veya başka suçtan yakalananlar utanarak yüzlerini kapatırlardı artık çoğu zanlı gazetecilere, polislere, çevredeki halka çemkiriyor yani utanmıyorlar, aldırmıyorlar, çirkefliklerini meslek haline getirmişçesine rahatlar günümüzde.

Kabalığın, saldırganlığın, kuralsızlığın normalleştiği günlerden geçiyoruz. Sokakta, trafikte, çarşıda, pazarda durmadan aynı tipte, aynı saldırganlıkta insanlar çıkıyor karşımıza. En küçüğünden en büyüğüne kadar maalesef böyle bir kitle var artık.

Hâlâ ince ince yağmaya devam ediyor kar. Her ne kadar önceki sevinçleri yaratmasa da içimde günlerdir beklediğimiz ve dilediğimizdi. İklimsel değişikliğin iyice hissedildiği bir dönemdeyiz. Yağmur ve kar ne zamanında ne de yeterince yağıyor artık. Kar yağmazsa çeşitli zararlıların Akdeniz Meyve sineği gibi larvası ölmüyor ve o senenin ürününü mahvediyor.

Tarımla uzun süredir uğraşan insanlardan sık sık ‘’eskiden bu kadar olmazdı bu zararlıla;r doğru dürüst ilaç bile atmazdık’’ sözünü duyuyoruz. İklimler değişti, artık daha ılıman daha çok yağışlı bir süreçteyiz. Bu değişiklik zararlıların üremesi için çok uygun ortam yaratıyor.

Dünyanın değişmesi her alanda ‘’zararlı’’ artışına neden oldu insan da dahil. Bunu biz yaptık kendimize. Hepimizin isteği düzeltmek ama hep beraber olabilir bu, tek başına bir insanın ya da küçük bir grubun altından kalkabileceği yük değil bu.

İnce ince yağmaya devam ediyor. Her gün penceremden gördüğüm sokak değişti. Anlattıkları değişti. Dün söyledikleri farklıydı; kar altında söyledikleri farklı. Belki de her sokağın anlattığı farklı öyküleri var. Bazen bir bakışta geçiyor o öyküler insana bazen sabaha kadar seyretseniz anlayamıyorsunuz.

İnsan kendine doğru bir yolculuk aslında. Umarım bu yolculukta karşımıza iyi insanlar çıkar.