Kışla ilkbahar mevsiminin kucaklaştığı zaman diliminde bir ramazanı daha yolcu edip bayrama erdik.

Ne olurdu turistik tatil günleri değil de bayramı bayram gibi katlayıversek. Gönüllerimizde sevgi, saygı, birlik, beraberlik, huzur, güven, barış ve sevinç çiçeklerini açtırabilsek.

Bayram, dostluğu, ekmeğimizi, sımsıcak duygularla paylaşma günü. Acımızı, yalnızlığımızı, küskünlüğümüzü bir yana bırakıp barış ve hoşgörü içinde yaşamanın güzelliğine ermek günü.

Öncelikle kışlada, okulda, hastanede, yolda, yolakta olanların hasılı bütün insanlığın bayramını kutluyor, mutlu günler diliyorum.

Ergenekon Efsanesindeki Türklerin demir dağları eritip çıkışlarının yıldönümü her yıl Göktürkler tarafından büyük bayram olarak kutlanmaktaydı. Günümüzde dini bayramlar, ulusumuzun manevî bütünlük ve beraberliğini, kardeşliğini gösteren  mutluluk günleri...

 Herkes yakınlarının, sevdiklerinin ziyaretine gitmekte, armağanlar alıp vermekte, kırgınlık ve kızgınlıklarını unutmakla, yoksulları sevindirmekle yarışmakta...

Çocuklara, akrabaya cömert, sevgi ve saygıyla davranmakla, İslam’ın temelindeki, iyiliksever ve koruyucu nitelikleri kişiliğinde canlandırmış olmakta. Bayram, yalnız eş dost, hısım ve akraba ziyaret günleri değil. Tebrikler yollamak, ikramlarda bulunmak güzeldir. Ancak, en önemli bayram töresi; dargınların barışmaları, kinlerin unutulması, verebilen elin, alabilecek ele uzanması olsa gerekir.

Çocukluğum Sivas Şarkışla’da geçti.  Orada bayramlaşmaya gelenlere yemek çıkarılır, yemekten sonra tatlı ikram edilirdi.  Bayram boyunca, etliler, sütlüler, tatlılar, pilav, sarma, hoşaf ve aşureye benzeyen bayram aşı sofraların demirbaşıydı.  Karnı tok olanlar yemekten kaçabilirdi. Ama, sunulan bir dilim baklavayı veya bir koçan sarığıburmayı ya da bir kâse sütlü tatlısını yememek ev sahibine hakaret sayılırdı.

Şaka bu ya; boşa dememişler deliye göre her gün bayram, diye. Bayram günü borç ödeyecek olana Ramazan uzun sürmezmiş. Tanrıdan borçlulara kolaylık versin, bayram istemeyen, bayrama ermesin, diyorum. Kendisine söylenen sözleri anlamadığı gibi sürekli yanlış yorumda yapanlara “Ben diyorum bayram haftası, o ahlar mangal tahtası” derler.  Çok gezenlere, “Bayram pabucu”na benzetirler. Atalarımız, her şeyin zamanında, gereksinim duyulduğunda değerli olacağını vurgulamak için “Bayramdan sonra kınayı başına çal” demişler.

Halkımız söylemek istediğini, Bektaşi’ye, Nasrettin Hoca’ya söyletmiş yüzyıllar boyu. Bektaşi’ye sormuşlar:

Rakı içer misin?

-Akşamdaaaan akşaaaama...

Namaz kılar mısın?

-Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama...

***

Ramazan’ı sevmiyor diye Çatıp duruyorlarmış Bektaşi’ye.  Taa burasına gelmiş, bir çıkış yapmış o da,

"Peki, siz çok mu seviyorsunuz, sanki?" demiş.

"Elbette!" demişler Hep bir ağızdan.

Bektaşi o zaman:

"Etmeyin canlar!" demiş bu kez,  "Yalan söylemeyin! O kadar sevseydiniz, ramazan biter bitmez sevinçten, üç gün bayram mı ederdiniz?" Son sözümüz bir şiirimizin olsun:

Bayramlardır kutlu günler,

Özlemle anılır dünler,

Şimdi dargınlar küskünler

Barışmanın zamanıdır.

Anıl bir tatlı sözünle,

Bakın hoşgörü gözünle,

Arınıp kendi özünle

Duruşmanın zamanıdır.

Yolunu uğratma sapa,

İyilikler olmaz heba,

Kardeş, bacı, ana, baba;

Sarışmanın zamanıdır.

Kulak verin bu arzuma,

Sevginiz benzesin kuma,

Çıkar ummadan topluma,

Karışmanın zamanıdır.

Başa kakma satır satır,

İğneyi kendine batır

Kaynaşıp herkesle hatır,

Soruşmanın zamanıdır.

Kimseler çekmesin çile,

Güzellikler doğsun dile,

Sevgi ile, saygı ile

Yarışmanın zamanıdır.

Efendim, sağlık, esenlik içinde bayram gibi bayram yaşayınız.