Türkler'in Müslümanlığı kabul etmesinden sonra Arapların bazı adetleri ve batıl inançları dinimizin emri gibi bize bulaştı...

Yıllardır, Arapların batıl inançları ve adetleri haşa haşa Allah'ın emri gibi gösterildi...

Son günlerde çok tartışılan kızların 12-13 yaşında evlendirilebileceği yönündeki saçma sapan görüş de bunun sonucudur...

Araplarda cahiliye diye bilinen İslâm öncesi dönemde kızlar diri diri toprağa gömülürdü... 

Daha da kötüsü kadın, insan olarak kabul görmüyordu. Ancak Hz. Peygamberimiz ile birlikte kadınlar insan olarak görülmeye başlandı...

Özellikle son zamanlarda, İslâm öncesindeki Arapların cahiliye kültürü bize din olarak kabul ettirilme gayreti artarak sürüyor...

Tarihi bilmeyebilirsiniz, Arap kültürünü de bilmek zorunda değilsiniz... Ama din adına, İslâm adına konuşuyorsanız bir zahmet öğrenip de söz söyleyin...

13 yaşındaki kızların evlenmesinin doğru olacağını savunanların Kur'an-ı Kerim'den de, Hz. Peygamberimizin örnek hayatından da haberleri yok... 

Sadece Veda Hutbesini okumuş olsalar, Hz. Peygamberimizin kadına verdiği önemi ve değeri anlayacaklar...

Hz. Peygamberimizin, kızı Hz. Fatima'ya olan sevgisini bilseler, emin olun ki, "13 yaşındaki kızlar evlenebilir" dedikleri için tövbe edecekler...

Türk kültüründe de kadının ayrı bir yeri ve önemi vardır...

Türk hakanların bir yanında muhakkak eşleri bulunurdu...

Kürşad'ın vefatından sonra eşi önderlik yapmadı mı?

Hatta Dede Korkut masalları bile "Katun (Hatun) buyurdu..." diye anlatılmıyor mu?

Türk tarihinde her daim kadınlar ön plândaydı...

Şimdi maalesef "Kadınlar sokağa çıkmasın" diyen bir zihniyete kadar geldik...

Bu Türk kültürü değil, İslâmiyet hiç değil...

Birileri Arapların batıl inançlarını İslâm diye bize kabul ettirmek istiyor...

Çok şükür "Cenneti anaların altına seren" bir dine inanıyoruz... 

Önce dinimizi öğrenelim... Biraz da geçmişten ders alalım...

Kadın düşmanlığından ancak bu şekilde kurtulabiliriz...

****

Duaya inanmayan imam

Kasabanın birinde, caminin tam karşısında arazisi olan adam, arazisi üzerine bir genelev inşa etmeye başlar.

Caminin imamı ve cemaat, buna şiddetle itiraz ederler.

Ancak, mal sahibinin kendi arazisi üzerine genelev de olsa bir işyeri açmak istemesine yasal olarak karşı çıkamazlar.

Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde caminin tam karşısına yapılmak istenen bu genelev için her gün beddua etmekten öteye geçemez.

İnşaat hızla devam eder. Açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olur.

Caminin imamı ve cemaati, bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmezler.

Ancak genelev sahibi, cami imamının ve cemaatin direk veya dolaylı olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddiası ile cami imamı ve cemaate karşı tazminat davası açar.

Cami imamı ve cemaat, mahkemeye verdikleri savunmada, bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz ederler.

Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kesinlikle kabul etmezler.

Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkeme günü geldiğinde, hâkim dosyayı dikkatle inceler ve taraflara dönerek şöyle der:

- Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum. Dosyadaki tutanaklara bakarsak, ortada tuhaf bir durum var. Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati!

 ***

TEBESSÜM

Büyük laf

Misafirlere Temel'in akıllandığını göstermek isteyen babası:

- Oğlum Temel, hadi amcalarına büyük bir laf et da, senin ne kadar büyüdüğünü görsünler.

Küçük Temel tek kelimeyle cevap verir:

- Fil.

****

GÜNÜN SÖZÜ

Boş bir çuvalın dik durması zordur.

Benjamin Franklin