Salı günü adliyelerde, duruşmalar ve icra müdürlüklerinde duran icra işlemleri yeniden başladı.

İlk gün aşırı yoğunluk vardı. Özellikle Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinin önü miting alanı gibiydi. Adliyenin içi de adım atılamayacak kadar kalabalıktı. Herkes adliyenin açılmasını dört gözle bekler gibi daha mesai başlamadan kapı önünde sıraya girdi.

İstanbul Adliyesi önündeki görüntü çok eleştirildi, çok tartışıldı.

Haklılık payı az da olsa var.

Ancak sorumlusu sadece adliyede işini yapmak için çabalayan vatandaş mı?

3 aydan fazla bir süre mahkemeler duruşma yapmadı, acil işler dışında her şey askıya alındı.

İcra müdürlüklerinde işler tamamen durdu, yeni takip açılamadı, mevcut icra dosyalarında bile işlem yapılmadı.

Borçlu çaresiz, alacaklı daha da çaresiz…

Parası yok, alacağı var ama alamıyor, hukuki işlem de başlatamıyor.

Adliyelerin açılması ile hemen mahkemeye koştu, koşuyor.

Borçlu süresinde itiraz edecek, süreyi kaçırmayayım diye çabaladığı için suçlanabilir mi?

Bir insanı hakkını aradığı için eleştirebilir misiniz?

Diyeceksiniz ki sosyal mesafe kuralına uyulsun, maske takılsın, tedbir elden bırakılmasın…

Maske takılması tabii ki isteğe bırakılmamalı ve zorunlu olmalı… Ama sosyal mesafe kuralına her zaman uymak mümkün mü?

Adliyenin içi ana baba günü, hangi sosyal mesafeye dikkat edeceksin veya mahkemeye evrak sunacaksın temas olmadan, yaklaşmadan yapmak mümkün mü?

Daha da ilginç olanı, otobüste yan yana oturmasına izin verdiğin vatandaşa sırada bir buçuk metre ara ile beklemeyi önermek ne kadar tutarlı…

Yapılan en büyük hata, her şeyi atlattık havasıyla normalleşmeye dönüldüğü gibi yanlış bir algının oluşturulmasıdır.

Tabii ki zamanla bazı tedbirler gevşetilmeli, insanların günlük rutin işlerini yapabilmelerinin önü açılmalıdır.

Bu yapılırken getireceği olumsuz sonuçlar da önceden hesaplanmalıdır.

İlk açıldığı gün adliyelerde bu kalabalığın olacağını herkes biliyordu.

Buna ilişkin tedbir alınmalıydı. En basiti icra işlemleri ile duruşmalar aynı gün başlatılmamalı, 3-5 gün aralarla kademeli geçiş sağlanmalıydı.

Önce icra müdürlükleri açılır, duruşmalar on gün sonra başlatılabilirdi.

Hatta adliyelerin kapalı olduğu 3 aylık süre içinde en azından avukatların UYAP veya başka bir sistemle uzaktan duruşmalara katılmalarının alt yapısı oluşturulabilirdi.

Kapattım, şimdi de açıyorum demekle normale dönülmüyor.

*****

Gençlerden sosyal medya incileri

Milletimiz, özellikle de gençlerimiz, espri ve kinaye konusunda çok başarılı. İşte sosyal medyada dolaşan esprilerden bir demet…

* Misafirin yanında dayak yemeyeceğini bildiği için sınırları zorlayan çocuktaki cesaret kimsede yok.

* Kavgaların en çok ‘ne bakıyon’ diye çıktığı bir ülkede, otobüslere karşılıklı koltuk yapmak çok mantıklı gerçekten!

* Dişini fırçalayan erkeği bulmuş da, macunu ortadan sıkmayanını istiyor. Bak bak lükse bak!

* Arabada kemer takmak zorunluyken, otobüslerde milletin ayakta gidebilmesini bana bir anlatın.

* Misafirin çocuğu “Abi bilgisayar çalışıyor mu?” diye sordu. “Yok, ev hanımı” dedim. Hâlâ yüzüme bakıyor.

* Bize özgü ikna şekli; “Ölümü gör!”

* Bazen başımı alıp gidesim geliyor ama Müge Anlı’dan korkuyorum, beni de bulur diye.

* Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı geleceğini zanneden tek milletiz.

* 2’nin üç, 3’ün iki harfli olması çok canımı sıkıyor.

* Puding yapmak için tıp okuyan tek mal Dr. Oetker!

* Kulağımda kulaklık var, dürtüp “Müzik mi dinliyorsun?” diyor. Yok, kuleden iniş izni istiyorum. Pilotum ben.

* Pizzayı yuvarlak yapıp, üçgen keserek kare kutuya koyanla, evleri kare ve dikdörtgen yapıp adını daire koyan kişi aynı kişi olmalı.

* Anneme, “Anne ben evlatlık mıyım?” dedim. “Öyle bir şey olsa seni mi seçerdik” dedi. Haklı kadın.

* Yan yana kelimesi ayrı yazılırken, apayrı kelimesinin birleşik yazılması ne kadar hoş.

* “Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın” diyor şarkıda. Bu hayatımda duyduğum en kibar, en naif odunsun deme şekli.

* Her “Ne yapıyorsun?” diye sorduğumda “Napiim, sen napıyorsun?” diyen bir arkadaşım var. Yıllardır ne yaptığını bilmiyorum.

* Sadece bize özel bir ağırlık birimi “gâvur ölüsü gibi!”

* Bizler “Arkası gelmez dertlerimin” şarkısını söylerken göbek atan bir toplumuz. Kimse bana normal olduğumuzu söylemesin. Yemem.

* İnsanımız gariptir. Camı siler “Ayna gibi oldu” der, aynayı siler “Cam gibi oldu” der.

* En iyi tedavi şekillerimizden biri; “Git bi elini yüzünü yıka.”

* Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figân bağırıp ağlayan, bulunca da öldüresiye döven anne Türk annesidir.

*****             

TEBESSÜM

Astım

Delilerden biri havuza düşmüş. Başka bir deli de havuza düşen deliyi kurtarmış.

Arkadaşını kurtaran deliyi tebrik eden doktorlar sormuşlar:

- Kurtardığın arkadaşın nerede?

Deli heyecanla cevap vermiş:

- Onu kurusun diye astım.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Söz söylemek irfan ister, anlamak insan...

Fuzuli