19 Mayıs 1919...

Türk milletinin uyanışının ve yeniden dirilişinin 100. yılı...
Atatürk'ün 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a ayak basmasıyla, Türk milletinin kara talihi değişti ve özgürlük çiçekleri açmaya başladı...
100 yılda hem ülkemizde, hem dünyada çok şey değişti... Bugünlerde bir kez daha gördük ki, değişmeyen şeyler de var; Türk düşmanları ve içimizdeki hainler...
100 yıl önce de Türk'ün bağımsızlığını hazmedemiyorlardı, bugün de...
100 yıl önce de Atatürk düşmanları vardı, bugün de var...
100 yıl önce kimisi saltanat, kimisi şeriat ayaklarıyla menfaatleri için İngilizlere, Amerikalılara uşaklık edenler vardı... Bugün yok diyebilir miyiz...
Kurtuluş Savaşına karşı çıkanların, Türk'ün bağımsızlığının önünde set olmaya çalışanların, İngiliz, Amerikan, Yunan işbirlikçilerinin torunları bugün de boş durmuyor...
Dün Türk Kurtuluş Savaşını küçümseyenler bugün de aynı taktiği izliyor.
Kimisi Atatürk'ü yok saymaya çalışıyor, kimisi milli bayramları unutturmanın gayretinde...
23 Nisan 1920, TBMM'nin açıldığı, Türk'ün bağımsızlığının taçlandığı gündür. Atatürk, bu büyük günü çocuklara bayram olarak armağan etti.
19 Mayıs 1919 günü de Türk'ün bağımsızlık meşalesinin yakıldığı gündür. Atatürk bu özel günü de Türk gençliğinin bayramı yaptı...
Gel gör ki, bugün 23 Nisan, basit bir çocuk bayramı olarak, 19 Mayıs da sadece gençlerin bayramı olarak gösterilmeye çalışılıyor. 
Tabii ki çocukların ve gençlerin bayramı...
23 Nisan, çocukların 2-3 dakikalığına makam koltuklarına oturtulduğu basit bir gün değildir.
19 Mayıs da stadyumlarda sadece spor olarak anılacak bir gün hiç değil...
Sokaklarda, afişlerde bayram mesajları var. Çoğunda Atatürk yok, Kurtuluş Savaşı yok, Türk'ün bağımsızlığı yok...
Avukatlar günü, Öğretmenler günü veya sevgililer günü gibi sıradan bir gün algısı oluşturulmak isteniyor...
Birileri 100 yıllık kin güdüyor...
O kine ve düşmanlığa karşı daha dik durmalı, daha kararlı olmalı ve dün yaşananları unutmamalıyız ve unutturmamalıyız...
Milli bayramlarımızı çocuklarımıza hakkıyla anlatmazsak...
Kurtuluş Savaşını, Atatürk'ü ve bağımsızlık yolunda verdiğimiz destansı mücadeleyi iyi öğretemezsek...
100 yıldır kin güdenler kazanır...
Onlara bu fırsatı vermemeliyiz, vermeyeceğiz...

*****
Atatürk'e idam fetvası veren hain

Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını, şeyhülislam Dürrizade Abdullah yayınladı. Sadece üç ay 25 gün şeyhülislamlık yaptı. Bu kısa sürede hem idam fetvası çıkararak, hem Sevr antlaşmasına onay vererek, vatana ihanette rekor kırdı! Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanınca, şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Yunanistan'a kaçtı, Rodos'a geçti. Yunanistan bu vatan hainine yüz vermedi, Mekke'ye gitti, Hicaz kralı Şerif Hüseyin'e sığınmak zorunda kaldı. Cumhuriyet ilan edildi, kahrından öldü.
Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını, önceki şeyhülislam Mustafa Sabri kaleme almıştı. Sarıklı İngiliz finosuydu, İngiliz Muhipleri Cemiyetinin ve Anadolu'daki direnişi kırmak için İngilizler tarafından icat edilen İslam Teali Cemiyetinin kurucularındandı.
Mustafa Sabri, Kuvayi Milliyeden nefret ediyordu, "kudurmus? haydutlar" diyecek kadar haindi. "Mustafa Kemal ve Ankara Hükümeti kahpedir" diyordu. "Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası koparılacak mahlukat Ankara'dadır" diyecek kadar gözü dönmüştü.
Kuvayi Milliyenin yanında saf tutan Denizli, Isparta, Uşak, Antalya, Sinop müftülerini görevden azletti, Ankara müftüsü Börekçizade Rıfat için idam fermanı çıkarttı. İzmir'deki Yunan Yüksek Komiserliğine teklifte bulundu; "Mustafa Kemal'in pençesinden kurtulmak için Batı Anadolu'da sizin kontrolünüzde özerk hükümet kuralım" dedi. Atina'ya iletildi. Yunan Başbakanı Gunaris teklifi inceledi, "Kendi milletini satan bu tür hainlere ihtiyacımız yok" diyerek reddetti.
Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanınca, İngiliz gemisiyle kaçtı, Yunanistan'a sığındı. Atina'da "Yarın" adıyla gazete çıkardı. O gazeteye 1927 senesinde "Allah'ın huzurunda Türklükten istifa ediyorum, tövbe Yarabbi tövbe Türklüğüme, beni Türk milletinden addetme" diye makale yazdı. "Elimden gelse bütün Türkleri Arap yaparım, bunların vaktiyle Araplaşmadığına eseflenirim" diye yazacak kadar alçaldı. 
Hilafetin yeniden kurulması için Papa'ya mektup gönderdi, İslamiyet adına Vatikan'dan yardım istedi. Yunanistan bu şerefsizi kovdu, Suudi Arabistan'a geçti, en son Mısır'a yerleşti.

***

TEBESSÜM

Dahi kimdir?

Her zaman Atatürk soru sormaz veya sınava çekmez ya! Bir gün, sofrada, neşeli bir zamanında Atatürk'e arkadaşlarından biri sordu:
- Lütfen cevap verin bakalım; dahi kime derler?
Atatürk tereddüt etmeden ve kendisinin sınava çekilmesini yadırgamadan, cevap verdi:
- Dahi odur ki, ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes onlara delilik der.
*****

GÜNÜN SÖZÜ
Bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz.
Atatürk