Ahmet Mithat Efendi’nin aramızdan ayrılışının üzerinden 111 yıl geçti. Hiç kuşku yok ki Tanzimat döneminin en önemli gazeteci, romancı ve hikâyecilerden biriydi. O ilklerin yazarı oldu. O kadar çok yazardı ki, lakabı “yazı makinası”ydı.

Ahmet Mithat Efendi, 1844'te İstanbul'da doğdu. Babasını küçük yaşta kaybetti. Ağabeyinin yanında büyüdü.  Mısır Çarşısı'nda bir aktarın yanına çırak verildi. Daha sonra Ağabeyi ile Mithat Paşa'nın maiyetine girdi. Paşa ile birlikte Niş'e gitti. Rüşdiyeyi orada bitirdi. Rusçuk'da Tuna Vilayeti Kalemi'ne memur olarak girdi. Mithat Paşa'nın gözüne girdi. Paşa ona kendi adını verdi. Bu arada özel derslerle Fransızcasını ilerletti.

Tuna Gazetesi'nin başyazarı olmuştu. Ama 1869'da Mithat Paşa ile birlikte Bağdat'a gitti. Vilayet matbaası ve resmi vilayet gazetesi Zevra'nın müdürlüğünü yaptı. Burada bir ders kitabı olan Hece-i Evvel’i yazdı. Ağabeyi 1871'de öldü. İstanbul'a döndü. Tahtakale'deki evinin altına küçük bir matbaa kurdu. Kendi kitaplarını basmaya başladı. Bir yandan da Basiret gazetesine yazılar yazmaktaydı.

1872'da Namık Kemal ile Devir ve Bedir isimli iki gazete çıkardı ama başarılı olamadılar. Gazeteleri kapatıldı. Arkasında Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri çıkarmıştı. Bu dergilerde çıkan yazılar nedeniyle Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik gibi yazarlarla birlikte Rodos'a sürgüne gönderildi.

Ahmet Mithat Efendi muhalif olmayı bırakınca, devletin resmi gazetesi sayılan Takvim-i Vakayi ve devletin basımevi olan Matbaa-i Amire'nin müdürlüğüne atandı. 1878'de Osmanlı Sarayı'nın desteğiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesini kurdu. Bu gazete, II. Abdülhamit Döneminde yayımlanan en önemli yayındı. Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim, Muallim Naci gazetenin yazarları arasındaydı. 1888'de İsveç'te toplanan Müsteşrikler Kongresi'ne katıldı. 1895'te Meclis-i Umur-ı Sıhhiye ikinci reisi oldu.

Sabah gazetesinde yayınlanan "Dekadanlar" başlıklı yazısıyla Servet-i Fünun'u eleştirdi. Sanat ve edebiyat çevrelerinin tepkisini çekti. Yazarlığı bıraktı.

Ölümüne kadar Darülfünun'da dünya ve dinler tarihi dersleri verdi, hayır kurumlarında çalıştı. Ölümü de 28 Aralık 1912’de Darüşşafaka Eğitim Kurumları Öğrenci ve Ziyaretçi Giriş Kapısı’nda olmuştu.

Ahmet Mithat, ilk romanlarında batılı yazarları örnek almıştı. Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar adlı kitabında batıda roman türünün ortaya çıkışını, gelişimini, tenkit konularını ele aldı. Geniş halk kitlesini gözeterek didaktik eserler verme yoluna gitti. Yazdıklarında ders verme amacı taşıdı. Halkın rahatlıkla anlayabileceği bir dil kullandı.

Romanlarını 1874- 1910 tarihleri arasında yazdı. İlk eserlerinde romantizmin, daha sonraki eserlerinde ise realizmin ve natüralizmin etkisinde kalmıştı. Meddahların başvurduğu bir anlatım tekniği olduğu söylenebilir.

Şinasi'nin Durub-ı Emsal-i Osmaniyye adlı eserindeki on sekiz atasözünü öyküleştirdi.  "Durub-ı Emsal-i Osmaniyye Hikemiyyatının Ahkamını Tasvir" başlığı altında yayımladı.

Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı ve Türk edebiyatındaki ilk kadın romancı olan Fatma Aliye Hanım ile birlikte Hayal ve Hakikat adlı ortaklaşa bir roman çalışması yaptı. Esaret adlı kitabında kölelik konusunu ele alan ilk yazar olmuştu. 

Tanzimat dönemindeki ilk macera romanının yazarı Ahmet Mithat Efendi’ydi. Kitaplarının adı Hasan Mellah ve Hüseyin Fellah’tı. Polisiye romanında da Esrar-ı Cinayat adlı eseriyle ilk yazar olmuştu. Bahtiyarlık adlı romanı köy ve kent yaşamını karşılaştıran bir kitaptı.

Onlarca roman ve öykü kitabının dışında oyunları da bulunuyordu. Bunların arasında Eyvah, Açık Baş, Ahz-ı Sar yahut Avrupa'nın Eski Medeniyeti,  Zuhur-ı Osmaniyan, Çengi,  Çerkeş Özdenler,  Fürs-i Kadim'de Bir Facia yahut Siyavuş adlı piyesleri sayabiliriz.  Eserleri arasında dil, tarih, makale, mektup, ruh bilim konularında kitapları da vardı.