Size Ömer Bedrettin Uşaklı’dan söz etmeden önce, bir şiiri ile sizi serinletmek istedim: Ömer Bedrettin Uşaklı “Deniz Sarhoşları”nda insanlığın en eski çağlarına özgü mitlere gidiyor. Şair, denizin dalgalarını olduğu gibi anlatmıyor, onlara beşerî birtakım vasıflar kazandırarak efsaneleştiriyor.

Yüksek mağrur başları, akşam renkleriyle yanık, ufkun kızıl şarabına tapan, en yakın arkadaşları rüzgârların ıslığı olan dalgalardır bunlar:

Köpükten omuzları birbirine dayanmış

Yüksek, mağrur başları akşam rengiyle yanmış

Sahile koşuyorlar bak deniz sarhoşları!

Bazen yırtık yelkenli bir sandala çarparak

Bazen ufkun kıpkızıl şarabına taparak

Gitgide coşuyorlar bak deniz sarhoşları! ..

Rüzgârların ıslığı en yakın yoldaşları

Yıllarca dövünerek içi yenmiş taşları

Bir anda parçalayıp doyacak bu sarhoşlar! ..

Çılgın gönüllerinde aşkın en büyük kini

Yosunlu kayaların o yeşil gözlerini

Deli âşıklar gibi oyacak bu sarhoşlar!

Ömer Bedrettin Uşaklı 1904’de Uşak’ta doğdu. İlk öğrenimini Uşak'ta, orta öğrenimini Sivas'ta tamamlayıp, 1927'de Mülkiye Mektebi'ni bitirip idari hayata atıldı. Mudanya kaymakam muavinliğine atandı. Daha sonra Ünye ve diğer çeşitli ilçelerin kaymakamlıklarında ve bir süre de Artvin vali vekilliğinde bulunmuştu. 1938-1943 yılları arasında mülkiye müfettişliği yaptı. 1943 yılında 7. dönem Kütahya milletvekili seçilerek meclise girdi. Genç yaşta (42) verem hastalığından vefat etti.

Öz ve sade bir söyleyişi vardı. Şiirlerinin önemli bir bölümü Türk Müziği bestekarları tarafından bestelenmişti. Özellikle Kaptanzade Ali Rıza Bey ve Cevdet Çağla'nın yaptığı besteler halk tarafından çok sevilmiş ve beğenilmişti. Bugün bile bu şarkılar dillerdedir ve yeni kuşaklar tarafından benimsenmekte. Yıldızların Altında, Eğilmez Başın Gibi, Kapıldım Gidiyorum adlı besteler buna örnek verilebilir.

Yaz geç geldi ama tam geldi. Gazeteler yeni bir sıcak hava dalgasının geleceğini yazıyor. Televizyonlar, tatil beldelerinin görüntüleri ile dolu. Mavinin bir güzelliği de denizlerden bizlere serin serin yansımakta. Denizden uzak olsanız da lütfen denizi hayal ederek serinleyiniz. Yahya Kemal’in Deniz Türküsü’nü anımsayabilirsiniz.

Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli!

Gidişin, seçtiğin akşam saatinden belli.

Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça,

Ve hayalinde dolan âleme yaklaştıkça,

Dalga kıvrımları ardından büyür tenhalık,

Başka bir çevredir, gitgide, dünya artık.

Daldığın mihveri, gittikçe sarar başka ziya;

Mâvidir her taraf, üstün gece, altın derya…

Bu minval üzere devam ediyor Yahya Kemal’in Deniz Türküsü. Şiirin sonunda hayal gibi gerçeğe ulaşıyor:

Çıktığın yolda, bugün yelken açık, yapayalnız.

Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız;

Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!

İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.

Deniz ve hayal.. Bildiğiniz gibi Yahya Kemal’in “Açık Deniz” şiirinde de Balkan şehirlerinde geçen çocukluğunun hayali vardır.

Ali Mümtaz Arolat 23 Temmuz 1897’de İstanbul’da doğdu. Türk şair. Tabiat ve aşk temalarını işleyen hece ölçüsündeki şiirleriyle tanındı. Türkiye'nin ilk sembolist şairlerindendi.

Ali Mümtaz Arolat, Cumhuriyet döneminde imajist akımın etkisinde şiirler yazdı. Bunlardan birisi, “Bir Gemi Yelken Açtı” adını taşıyor. Şiire giren unsurlar, denizden çok çevre, gemi ve yolcularla ilgili. Çığlıkla kaçışan martılar, derinden derine sürüklenen rüzgâr, beyaz ve gümüş yelkenler, titrek suda ölgün kızıllığın yansımaları, bulutlar, solan şafak gülleri ve bu dekor içinde hem ağlayan hem kahramanlık taslayan yolcular:

Bir gemi yelken açtı hayal iklimlerine / Civardan çığlıkla yorgun martılar kaçtı / Rüzgar sürüklenirken derinlerden derine / Hayal iklimlerine bir gemi yelken açtı “dizeleriyle başlıyor şiirine.

Ali Mümtaz Arolat, “Bir Gemi Yelken Açtı”da insanları varlık dışı bir bilinmeyen âleme doğru giderken tasvir ediyor. Bu ümitsiz bir yolculuktur.