Bugün mart ayının ilk günü. “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır,” derler. Dilerim Allah’tan bu mart, güzelliklere baktırsın hepimizi. 1 Mart’a ilişkin takvimsel aktüaliteye göre yazacağım konular arasında A Kadir ve Özay Gönlüm vardı. Ama, geçtiğimiz martlarda bunlar hakkında birçok yazı yazdım. Bir facia var ki, sizleri üzmek istemesem de can veren dört yüze yakın gencimizi anmanın da bir görev olduğunu düşündüm, Belki ibret olur da böylesi felaketler yaşamayız.
4 Mart 1958 tarihli Sabah gazetesinde Nezihe Araz şöyle yazıyordu: "... Üsküdar Vapurunu, filan kaptan, falan şirket, fişmekân fırtınası değil, bir zihniyet batırmış, bir zihniyet alabora etmiştir. Bu zihniyet, neme lâzımcılık, sorumsuzluk, ihmalcilik, savsakçılık, laubalilik ve insan kadri bilmemek esaslarına dayanır."
Şu yakın zamanda tanık olduğumuz faciaların sebebine bu saptamayı yapıştırabilir miyiz?
Size, “Üsküdar Vapuru Faciası”nı yazacağım. Ama, ardından yakılan ağıtların onlarcasından birini aktarayım. Bu ağıt, 1894 ile 1966 yıları arasında yaşamış olan Çorum, Alacalı “Aşık Ali Bektaş Haydar’a ait:
“Ana kuzuları canlar paresi
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Anadan vatandan çıkmaz yaresi
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Sene ellisekiz bir Mart’ta oldu
Bütün yolcuların gül benzi soldu
Kabirler kazıldı cesetler yundu
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Zalim rüzgar esti dalgalar çoştu
Vapurun içine velvele düştü
Allah der kuzular iş işten geçti
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Kara değil atlayalım kaçalım
Kanat yok ki pervaz vurup uçalım
Bir dal yok ki sarılalım tutalım
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Attın al bayrağı karalar takın
Salavat getirin dualar okun
Bir değil beş değil dört yüze yakın
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Karalar giyidindik vurunduk tacı
Vatandan ayrılmak anladık acı
Ne tayfa var ne kaptan var ne yolcu
N’ettin kanlı vapur yolcuları mı?
Analar babalar kanlı yaş döktü
Deniz mi yarıldı girdap mı çekti
Kim der bunca yiğit hep ölecekti
N’ettin kanlı vapur yavruları ım?
Okulun önünde belli izleri
Kan ağlıyor annelerin gözleri
Cennetine dahil etsin sizleri
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Valiler toplanmış melül duruyor
“Cesetler bulunsun” emri veriyor
Denizaltı koyak koyak arıyor
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
Aşık Haydar der ki gam ile keder
Bilmem tecelli bilemem kader
Ne gelen var ne giden var ne haber
N’ettin kanlı vapur yavruları mı?
1958 yılı mart ayının ilk günüydü. Ülkemizin yaşadığı en büyük facialardan biri Darıca açıklarında meydana gelmişti. O zamanlar, İzmit Körfezi, Marmara Denizi içindeki gemi taşımacılığının yoğun olduğu bölgelerden birisiydi. Artan büyük vapur talepleri üzerine, Türk Denizcilik İşletmeleri, bölgede yeni bir vapur görevlendirdi. Yeni gelen vapur talep edilenin aksine daha küçük ve bir süredir İstanbul Boğazı’nda çalışan 72 numaralı Üsküdar vapuruydu.
Bu vapur, 1927 yılında Almanya’da denize indirilmiş, otuz üç metre uzunluğunda ve altı metre altmış santimetre genişliğindeydi. İzmit-Gölcük arasında seferler yapıyordu.
1 Mart 1958’de vapurda beş yüzün üzerinde yolcu vardı ve bu yolcuların büyük çoğunluğu öğrencilerden oluşuyordu. O yıllarda Karamürsel ve Gölcük’te lise yoktu. Öğrenciler okullarına vapur ile gidip geliyorlardı. Kara yolu ulaşımı bugünkü kadar yaygın değildi. 1 Mart günü cumartesiye denk gelmişti ve öğrenciler okullarından evlerine dönüyorlardı. Üsküdar vapurundaki yolcu bu nedenle fazlaydı. Derince yakınlarında kuvvetli rüzgâr sebebiyle alabora oldu.
Rüzgâr o kadar şiddetliydi ki büyük bir kısmı ağaç olan vapur daha fazla dayanamadı. Vapuru komuta etmek mümkün olmadı, batmaktan kurtulamadı.
Lise öğrencisi 392 yolcu yaşamını kaybetti. Bu, bir deniz faciasında o zamana kadarki en yüksek can kaybıydı.
Donanma ekipleri facianın gerçekleştiği yere ulaştığında her şey için çok geçti! yaklaşık 40 kişi kurtarıldı fakat can kaybı çok daha fazlaydı.