Benzine okkalı zam gelince, bu kez akaryakıt istasyonlarında kuyruklar oluştu. Su bidonlarına benzin dolduran insanların görüntüleri basında yer aldı.

Hayat pahalılığını inkâr edenler, aşırı fiyat artışlarından 5 market zincirini sorumlu tutmuştu.

“Akaryakıt zammından da mı marketler sorumlu?” diye sormuyorum bile…

Pahalılık yok diyenler de muhtemelen benzin kuyruğundaydı…

Türkiye’de son 35 yıldır özelleştirme furyası yaşandı, daha açık ifade ile devletin elindeki kıymetli varlıkları, yok pahasına elden çıkarmak için yarışıldı.

Özelleştirmeye karşı çıkanları, sermaye ırkçısı olmakla suçluyorlardı. Devletin manav işletmeyeceğini, market çalıştırmayacağını, ekonominin içinde olmayacağını savunuyorlardı.

Adına da tüccar devlet diyorlardı…

Hatta dönemin Maliye Bakanı, TÜPRAŞ özelleştirildiğinde, “TÜPRAŞ’ı biz mi iyi idare ederiz, yoksa Koç mu?” diye sormuş; gülerek “Tabii ki Koç” diye cevap vermişti.

Kimse de “Bir TÜPRAŞ’ı bile idare edemiyorsanız, niçin devleti yönetmeye talipsiniz?” diye sormamıştı…

Şimdi ekonominin içinde bulunduğu çıkmazda, iş tersine döndü…

Kamuya ait altın değerindeki kuruluşları, yok pahasına peşkeş çekenlere destek verenler, şimdi “Bin market açılacak, fiyatlar ucuzlayacak” diye elleri patlarcasına alkışlıyorlar…

Nasrettin Hoca fıkrası gibidir hayat; parayı veren düdüğü çalar…

Devleti ekonomiden, üretimden çekerseniz, boşluk oluşur, üretici zora girer, üretim de aksar, tüketici de mal temininde sıkıntıya düşer…

Tüm ekonomiyi ve üretimi devletin eline vermek, ekonomin her alanında devletin olması tabii ki doğru değil, mümkün de değil.

Ancak özellikle stratejik alanlarda, kritik sanayide, gıda, ulaşım, iletişim gibi temel ihtiyaç dallarında devletin de üretimde olması şarttır.

Her şeyi özel sektöre bırakırsanız, buğdayı da, üzümü de, samanı da, giyecek gömleği de ithal etmek zorunda kalırsınız.

Hatta üretim o kadar aksar ki, aldığınız pantolonun paçasını yaptıracak terzi bile bulamazsınız.

Sloganla değil, plan ve programla devlet yönetilir…

*****

Elimizdeki hazine

Kadının biri, kucağında bebeğiyle cömert olduğu söylenen yaşlı bir bilgeden yardım ister:

- Bu şehirde benden fakir insan yok! Bana biraz yardım eder misiniz?

Bilge adam, kadının kucağındaki bebeğin bir ipeği andıran yanaklarını okşadıktan sonra cevap verir:

- Demek fakirsin, hem de çok fakir. Ama karşılıksız yardım yapmak, adetim değil! Eğer yardım istiyorsan, çocuğunun parmağını satman gerekir!

Kadın, önce bilgenin, deli olduğunu sanmış. Daha sonra da kötü bir şaka yaptığını düşünmüş. Ama adam ciddî görünüyormuş.

Bilge, kadına bir kese altın uzatarak teklifini yeniler:

- Ayak parmağına da razıyım. Zaten cerrah olduğumdan, ona acı çektirmem.

Kadın, kanını donduran bu teklif üzerine kaçmayı düşünürken bilge adam konuşmaya devam eder:

- Sadece tırnağını söksem de olur! Biliyorsun zamanla yenisi çıkar.

Kadın, bu ruh hastasına daha fazla dayanamamış. Kapıyı çarpıp uzaklaşırken, bilge adam onun arkasından seslenir:

- Nasıl bir fakir olduğunu anlayamadım. Kucağındaki hazinenin tırnak kadar bir parçasını, bir kese altına değişmiyorsun!

Bazen o kadar başka şeylere yoğunlaşır, kafamızdan sürekli o düşünceleri geçiririz ki, elimizde var olan zenginliklerin farkına bile varamıyoruz…

*****             

TEBESSÜM

İtiraz

Ünlü filozof dalkavuklardan hiç hoşlanmazdı. Bir gün karşılaştığı bir dalkavukla konuşuyordu. Filozof ne derse dalkavuk da onaylıyordu.

Nihayet sabrı tükenen filozof; şöyle bir serzenişte bulundu:

- Hiç olmazsa bir kez olsun itiraz et de iki kişi olduğumuzu anlayalım!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İyi kararlar tecrübeden kaynaklanır. Tecrübeler ise kötü kararlardan.

Barry LePatner