1921 yılında, insanlık tarihinin bence en önemli araştırmalarından biri yapıldı. California’da bulunan tüm okullarda üç aşamalı IQ testi uygulandı, IQ puanı 140 ve üzerinde olan (aşırı zeki / dahi) 12-19 yaş arasındaki 1470 öğrenci tespit edildi.

Tespit edilen bu dahi grup, araştırmanın sahibi, eğitim psikolojisinin öncü isimlerinden ve standart IQ testinin mucidi olan Lewis Terman tarafından yaşamları boyunca takip edildi. Sonuçlar inanılmaz. İnanmazsanız buyurun birlikte irdeleyelim.

Zeka nedir?

Zeka, bir kişinin çevresine uyum sağlamak için kullandığı yeteneklerin tümüdür. Nörobilimsel tabirle; beynin tüm işlevlerinin bileşkesinin ürettiği toplam güç. Bu gücü oluşturan yetenekler sadece yaratılıştan veya evrimden gelen varsayılan ayarları değil, dikkat, sabır, tedbir, irade, zamanlama, istikrar, özgüven gibi sayısız soyut kavramları da içerir.

IQ testi nedir?

IQ testleri bir kişinin zihinsel işleyiş skorunu ölçer. Nörobilimsel tabirle; beyin denen mekanizmanın işlemci gücünü. IQ puanı için “zeka yaşı / gerçek yaş” formülü kullanılır.  Puanların karşılıkları 90-100 normal zeka, 101-119 ileri zeka, 120-130 üstün zeka, 131-145 çok üstün zeka, 146 ve üstü aşırı zeki / dahi şeklindedir.

Analojik bir temsille örneklendirmek gerekirse, IQ bir bilgisayarın işlemci gücünü, zeka ise bir bilgisayarın işlemci, kamera, mikrofon, yazılımlar gibi tüm unsurlarının toplamını ifade eder diyebiliriz. Bu noktada akla gelen soru ise şu; bilgisayarın işlemci gücü mü daha önemlidir yoksa yüklü olan donanım ve yazılımların toplam gücü mü? Bu soru ise diğer soruları tetikler: IQ puanı toplam zekayı temsil edebilir mi? Her dahi başarılı olur mu veya her başarılı olan dahi midir?

Lewis Terman, IQ’nun çok önemli bir gösterge olduğuna, IQ’su yüksek bireylerin başarılı olma ihtimallerinin diğerlerine oranla çok daha yüksek olduğuna, hatta oluşturduğu 140 ve üzeri IQ puanına sahip 1470 kişilik dahi grubunun ABD’nin geleceğini şekillendireceğine inanıyordu. Bunu kanıtlamak için yola koyuldu ve yıllarca süren “ömürlük deney” başladı. Terman ve ekibi, bu çocukları hayatlarının geri kalanında kolladı. Onları takip etti, test etti, ölçtü ve analiz etti. Eğitimlerde neleri başardıklarını not etti, evliliklerini takip etti, hastalıklarını listeledi, ruh sağlığı grafiklerini çizdi, bütün terfilerini ve iş değişikliklerini özenle kaydetti. Terman onlar için tavsiye mektupları, iş başvuruları ve lisansüstü programlar için başvurular kaleme aldı. Sürekli bir öğüt ve öneri akışıyla onlara yardımda bulundu ve bulgularını “Dehaların Genetik Araştırması” başlıklı ciltlere kaydetti. Sonuçlar açıklandıkça anlaşıldı ki, işler Terman’ın beklediği gibi gitmiyordu.

1470 dahinin sadece 100’ü hayatta gerçek başarı sağladı. Dörtte biri gayet sıradan bir hayat sürdü. Kalanların içerisinde madde bağımlısı olanlar, suça karışanlar hatta intihar edenler vardı. IQ testi yapılan ancak yeterli IQ’ya sahip olmadıkları gerekçesiyle 1470 kişilik denek grubuna dahil edilmeyen iki kişi ise Nobel Ödülü aldı. Terman büyük bir hayal kırıklığı içerisinde, ABD’nin geleceğini şekillendireceğini düşündüğü çocukların ve teorisinin çöküşünü izledi. Araştırmasının sonucunu ise "zeka ve başarının mükemmel bir karşılıklı ilişkiye sahip olmaktan uzak olduğunu gördük" şeklinde özetledi. Dehaların gerçek hayat performansları tam bir fiyaskoydu.

Bilim insanlarının, ömürlerini vakfederek gerçekleştirdikleri ve çarpıcı sonuçlara ulaştıkları bu araştırmanın bize yol göstermesini ve modern dünyaya entegre edilerek eğitim sistemlerimizi şekillendirmesini beklerdik lakin öyle olmadı. En azından ülkemiz açısından… “Eğitim sistemimiz neyi kutsuyor ve neleri görmezden geliyor” sorusu ayrı bir makalenin konusu lakin bir şeylerin yolunda gitmediği aşikar. Mutlu olsunlar diye başarılı, başarılı olsunlar diye zeki, zeki olsunlar diye ders, ders, ders… Yükle, yükle ve daha fazla yükle… Bir şeyleri sil baştan inşa etmeliyiz ve moda takıntılarla büyüttüğümüz çocuklarımıza neler yüklediğimizi ciddi şekilde düşünmeliyiz.