Tayvan uzun zamandır Amerika ile Çin arsında sıkışıp kaldı. Ada devleti şimdi zor günler yaşıyor. Çin “ Bizim toprak zenginliğimiz” diyor. Amerika ise Tayvan’ı silahlandırıyor. Çin "Tek Çin" politikası çerçevesinde adanın bağımsızlığını reddediyor. Bölgede sıkıntı giderek artıyor. Küçük yüzölçümüne rağmen, Tayvan'ın sahip olduğu teknolojik altyapı ve üretim kapasitesi, onu dünya ekonomisinin kalbinde kilit konuma getiriyor.

Uzmanların görüşü şöyle:

“Gerginliğin kontrollü biçimde yönetilememesi durumunda, olası bir çatışma yalnızca Doğu Asya'nın dengelerini değil; küresel ekonomik sistemin sürekliliğini, teknolojik bağımlılık ilişkilerini ve hatta siber güvenlik stratejilerini de temelden sarsabilir.”

Tayvan, demokratik sistemini korumakta ısrarcı;

Tayvan’da çıkması beklenen çatışmanın tüm bölgeye yayılabileceği de ihtimal dahilinde.

Tayvan, yalnızca Doğu Asya'nın stratejik bir düğüm noktası değil—aynı zamanda küresel yarı iletken üretiminin ana damarlarından biri. Küçük yüzölçümüne rağmen, Tayvan'ın sahip olduğu teknolojik altyapı ve üretim kapasitesi, onu dünya ekonomisinin kalbinde kilit konuma getiriyor. Bu nedenle, Çin'in Tayvan üzerindeki egemenlik iddiaları, yalnızca bölgesel bir mesele değil; küresel çapta ekonomik ve siyasi bir kriz potansiyeli taşıyor.

Çin, kesinlikle Tayvan’ın bağımsızlığına karşı ve bu konuda Amerika ile çatışabilecek kapasiteye sahip. Bakalım dananın kuyruğu nasıl kopacak?

Son aylarda Pekin yönetimi, Tayvan çevresindeki askeri varlığını ciddi biçimde artırdı. Hava sahası ihlalleri, deniz tatbikatları, insansız hava araçlarının gözetleme uçuşları… Tayvan Boğazı'ndaki bu artan baskı, yalnızca bir gözdağı değil; aynı zamanda Çin'in Tayvan'a yönelik stratejik niyetlerinin açık bir ifadesi. Buna karşılık ABD ve müttefik ülkeler, bölgeye savaş gemileri göndererek ve tatbikatlar düzenleyerek denge kurma çabalarını sürdürüyor. Ancak bu çabalar, gerilimi azaltmaktan çok daha karmaşık bir denklemi ortaya çıkarıyor.

Bu tansiyonun askeri yönü kadar kritik olan bir başka boyutu da ekonomi. Tayvan'daki ileri teknoloji üretim tesislerinin bir çatışma sonucu sekteye uğraması, dünya çapında bilgisayarlar, otomobiller, akıllı telefonlar ve savunma sistemleri gibi pek çok sektörde tedarik zinciri krizine neden olabilir. Bu risk, özellikle yarı iletken çip üretiminde Tayvan'ın sahip olduğu monopol gücünden kaynaklanıyor—ve bu durum, küresel teknoloji devlerini olduğu kadar ulusal güvenlik politikalarını da etkiliyor.

Diplomatik temaslar sürse de, tarafların pozisyonları giderek sertleşiyor. Tayvan, demokratik sistemini korumakta ısrarcı; Çin ise "Tek Çin" politikası çerçevesinde adanın bağımsızlığını reddediyor. Aradaki uçurum genişledikçe, Tayvan Boğazı yalnızca bir deniz geçidi değil; küresel istikrarın en kırılgan eşiği hâline geliyor.

Gerginliğin kontrollü biçimde yönetilememesi durumunda, olası bir çatışma yalnızca Doğu Asya'nın dengelerini değil; küresel ekonomik sistemin sürekliliğini, teknolojik bağımlılık ilişkilerini ve hatta siber güvenlik stratejilerini de temelden sarsabilir. Tayvan Boğazı, artık çiplerle şekillenen bir diplomasi haritası ve barışın sınav noktalarından biri.