Fıkra denilince insanın aklına iki tür geliyor. Birisi, sözlü folklor geleneğinde yaşayan  nükteli, güldürücü  öykücüklerdir. Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Karadenizli, Kayserili v.b. gibi örnekler verebiliriz. 

Bir edebiyat ürünü olan ikinci tür fıkraların tadını  unutmaya yüz tuttuk. Bu türe, olayları, oluşları, ortamı, ortamı var eden insanları  özel bir görüşle inceleyen, kimi zaman ciddi, kimi zaman güldürücü bir anlatımla yazılan küçük makaleler de diyebiliriz. Gazetecilikle birlikte doğan bir yazın türü.  Gazete veya dergilerin belli köşesinde, yazara özgü bir başlık altında yayınlanır.

Günümüzde her gazetede onlarcasına rastladığımız köşe yazıları ile fıkraları karıştırmalı. Fıkra lâf olsun torba dolsun yazıları ya da kırpık kırpık kırkambar yazılarla köşe doldurmak değil. Fıkralarda anlatılacak konu çok iyi kavranılır ve ana yönleriyle belirtilir, bir vecize niteliği kazandırılır, zekayı gerektiren güzel, ince, anlamlı, düşündürücü, şakalı söz ve  esprilerle bezenir. Edebi bir anlatımla yazılır. 

Fıkra türünün günümüzde başarılı örnekleri arasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Genel Başkan Yardımcısı Turgay Olcayto'nun Bizim Gazete'de yayınlanan yazılarını gösterebiliriz.  

2000 yılından 2005 yılı Ağustos ayına kadar Bizim Gazete'de yayınlanan yazılarından seçilmiş altmışın üzerinde yazısı, Ozan Yayıncılık tarafından "Sahi Siz Hangi Taraftaydınız" adıyla kitap haline getirildi. 

Böylece birer kültür hazinesi olan bu yazılar, Bizim Gazete'nin kısıtlı okuyucu halkasının dışına taşma, geniş kitlelere geniş ve uzun zamanlara ulaşma olanağı buldu.

Turgay Olcayto, "Sahi Siz Hangi Taraftaydınız"ın "Sunuş" yazısında: 

"Yazdıklarımda kendimi gizlemedim hiç. Dünya görüşümü, daha adil ve daha eşitlikçi bir topluma inancımı açık ettim hep. Genelde yazılarıma konu ettiğim yapıtlar ve yazarlar da dünyaya bakışları ile örtüştüklerimden oluştu. Bu tavrın doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir elbette.  Kararı okurlar verecek kuşkusuz.  Onların destekleri sürdükçe yazılarımın biçemi de içeriği de değişmeyecek..."

Turgay Olcayto, "inanmadığım halde, birilerinin hoşuna gitsin diye içtenliksiz, yalancı duruşlar sergilemedim" demek istiyor. Bir başka anlatımla takiye yapanlardan olmamış. Mevlâna'nın dediği gibi, "...Her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." inanışını sergilemiş. 

"Sahi Siz Hangi Taraftaydınız" içeriğindeki yazılarda, bazen sosyal bir görüşe, bazen yepyeni bir düşünceye rastlarsınız. Turgay Olcayto kimi zaman bunları esprili buluşlarla anlatır. (Kitabın adı da öyle değil mi?) Kimi zaman da anlatım güzelliğine  katkı sağlamak için daha önce söylenmiş sözlerden, anlatılardan, anılardan, atasözlerinden ve şiirlerden yararlanır. Bütün bu artı değerler  Turgay Olcayto'nun yazılarını fıkra literatürüne taşıyan unsurlar arasında yer almakta.

Kitaba adını veren "Sahi Siz Hangi taraftaydınız" başlığını taşıyan yazı, Bizim Gazete'nin 29 Nisan 2003 tarihli sayısında yayınlanmış. Yazının son bölümü şöyle:

"Savaş karşıtlarının sesleri ise giderek daha güçlü ve daha renkli bir biçimde yer alıyor dünyada. Alanlardan salon toplantılarına, şiire, görsel çalışmalara  yansıyor ve internette. İşte size savaşla ilgili üretilen esprilerden internette yayınlanan iki örnek. İlki Alman şovmen Harald Schmidt'e ait: 'ABD birlikleri Bağdat'a çok daha hızlı varabildi, ancak CNN bazı sahneleri tekrar çekmek zorunda kaldı.'

İkinci espri İsviçre kaynaklı  bir web sitesinden: 'Savaş sonrası için plan hazır. Irak üç bölgeye ayrılacak: Normal, Süper, Kurşunsuz.'

İşte böyle; istense de istenmese de bir insanlık ayıbı olan savaş hep konuşulacak, yazılacak, çizilecek, görüntülenecek, yarınlara belge olarak ulaştırılacak. Kimlerin bu insanlık ayıbına ortak oldukları da.

Sahi siz hangi taraftaydınız..."

Bu yazının üzerinden tam üç yıl geçmiş. Burada  anlatılan insanlık ayıbını tartışmayı aynen sürdürüyoruz. "Kim hangi tarafta? Kimin eli kimin cebinde" sorularının yanıtı, bulunduğu yerde kayboluyor. At izi it izine karışıyor.  
Değerli duayen gazetecilerden Hıfzı Topuz'un belirttiği gibi, eğer Bizim Gazete'nin sürekli okuyucusu değilseniz Turgay Olcayto'nun tadına varamazsınız. Yazıları zaman süresi içinde yok olup gidiyor. Ama bu kitap öyle değil, kalıcı. Her zaman okunacak ve gelecek kuşaklara kalacak bir belge.