Norveç Meclis Başkanı Eva Kristin Hansen istifa etti.

Gazetelerde küçük bir haber olarak yer aldı. Harcamaları yaktı başlığıyla verildi.

Denilebilir ki, Norveç Meclis Başkanının istifasından bize ne?

İstifa sebebine bakınca tam da bizlik haber…

“Harcamaları yüzünden istifa etti” diye haber verildi ya… Sanırsınız milyar dolarlık harcama yapmış, büyük yolsuzluk var…

48 yaşındaki genç politikacı, başkent Oslo’da evi olmasına rağmen halkın vergileriyle karşılanan bir eve yerleştiği ortaya çıkınca siyasi ahlâk gereği istifa etti…

Daha açık deyişle, kendi evi olduğu halde lojmanda oturduğu ortaya çıkınca koltuğu bıraktı…

Bizdeki durumu düşünün…

Bu gerekçe ile bir siyasetçinin istifa etmesini bırakın, bu konu haber bile olmaz.

Bizim kamu görevlileri lojmanda oturmayı hak görüyor… Hatta bir evi değil, yüzlerce evi olsa bile yine lojman hakkından vazgeçilmiyor.

Kamuda lojmanlar için kıyasıya bir mücadele oluyor.

Bazıları bir şekilde lojmana oturunca, ancak zoraki çıkarılabiliyor.

Başka yere tayını çıksa veya emekli olsa bile lojmanı boşaltmayanlar var.

Şu an haksız yere kaç kişinin kamu lojmanlarını işgal ettiğini kimse bilmiyor.

Elin gâvuru diye küçümseriz, her fırsatta nasıl mükemmel bir toplum olduğumuzu ballandıra ballandıra anlatırız, Müslümanlıkla övünürüz…

Gel gör ki, gerçek Müslümanlığı bizim gâvur diye küçümsediğimiz insanlar yaşıyor.

İslâm ahlâkını, kul hakkını bizden binlerce kez iyi biliyor, yaşıyor, yaşatıyorlar…

Yaşamayana veya karşı çıkana da şans tanımıyorlar, özellikle yönetimde yer vermiyorlar…

Sadece yöneticiler değil, halk da duyarlı…

Norveç Meclis Başkanının istifası, kendi yüksek ahlâkından çok, toplumun baskısından kaynaklandı.

Kendisi çok dürüst olsa, bile bile kamu kaynaklarını usulsüz harcamazdı.

Toplum buna izin vermedi, usulsüz harcama yapan birinin Meclis Başkanı olmasına rıza göstermedi. Kendisi de en azından yaptığı usulsüzlüğü yüzsüzlükle karşılamadı, istifa etme erdemini gösterdi.

Bizde ne mi olurdu?

“Çalıyor ama iş yapıyor” der bir de sırtını sıvazlardık…

Hatta çalabildiği için alkışlardık…

Sonra da Hz. Peygamberimizin (SAV) hırsızlık yapan biri için ayrımcılık bekleyenlere “Kızım Fatma olsa bile aynı cezayı verir, kolunu keserdim” dediğini uzun uzun menkıbelerle öve öve anlatırdık…

Dinimiz gerçekten mükemmel ama biz yaşamayı unuttuk!

*****

“Madam, ben Türküm”

Paris’te 1938’de bir tiyatronun vestiyer görevlisi kadın, temsil bittikten sonra, Amerikalı müşterilerden birine paltosunu giydirir. Müşteri hemen paltoyu çıkarır ve “Bu benim değil” der.

Vestiyer görevlisi kadın, Amerikalının paltosunu arar arar, bulamaz. Yanlışlıkla bunu bir müşteriye giydirdiğini anlar. Paltonun cebinde 150 dolar kadar para ve Amerikan sigaraları vardır. Vestiyer görevlisi kadın, bütün bunları ödemekle kalmayacak, tiyatro ile mukavelesi de bozulacaktır. Telaş içindedir. Amerikalıdan ertesi güne kadar mühlet ister.

O geceyi uykusuz geçirir ve düşünür: “Yanlışlıkla bu paltoyu giyip giden müşteri, Fransız ise geri getireceği şüphelidir. İngiliz ise geri getireceği muhakkaktır.”

Böylece, zihninde bütün milletlere göre birer ahlâk notu verir.

Ertesi gün, sabahtan itibaren, gözleri kapıda…

Öğleye doğru, zayıf, gözlüklü, orta yaşlı ve orta boylu bir adam çıkagelir ve paltoyla birlikte ceplerindeki dolarları ve sigaraları kadına teslim eder.

Kadın sevinçten deli gibidir. Namuslu müşteriye bir çift bilet hediye etmek ister, kabul ettiremez. Sorar:

- Fransız mısınız siz?

- Hayır, madam.

- İngiliz?

- Hayır.

- İtalyan?

- Hayır madam, ben Türküm.

O zaman, kadın gece düşündüklerini anlattıktan sonra “Türkler hiç hatırıma gelmemişti” der.

Müşteriye, Türk bayrağının rengini hatırlatan kırmızı ve beyaz güllerden acele yaptırdığı buketi hediye eder.

Bu hikaye doğrudur, çünkü buketi alan Türk, Peyami Safa’dır

*****             

TEBESSÜM

Kapı

Mecliste odalardan birinin kapısı bozulur. Kapının tamiri için ihaleye çıkılır, teklif vermesi için iki marangoz çağrılır.

Başkan, birinci marangoza sorar:

- Bu kapıyı kaça yaparsın?

- 500 liraya yaparım.

Başkan, ikinci marangoza sorar:

- Sen kaça yaparsın?

- 2 bin 500 liraya yaparım.

Başkan şaşırır:

- Nasıl yani! Bu 500 liraya yapıyor da sen 2.500 lira diyorsun?

- Başkanım! 1.000 lira ben alacağım, 1.000 lira siz alacaksınız. 500 lira da buna vereceğiz, kapıyı yaptıracağız.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.

George Orwell