Bilmem sizler rastlıyor musunuz? Yine çocuklarımız rap rap yürürken coşku içinde söylüyorlar mı?

“Yaslı gittim şen geldim / Aç koynunu ben geldim / Bana bir yudum su ver / Çok uzak yoldan geldim // (Nakarat) Yürü ey şanlı Gazi / Kılıcı kanlı Gazi / Seni Meriç bekliyor / Büyük ünvanlı Gazi ….// Korkma açıl şen yurdum / Dağlara ordu kurdum / Açık denizlerine / Süngümle kilit vurdum… “

Bu marşın “Güftesi Sâmih Rıfat Bey, bestesi Leyla Hanım’ındı. Sâmih Rıfat Bey, Osmanlı’nın son ve Cumhuriyetin ilk döneminde bürokrat, şair yazar ve dilciydi. Kurtuluş içir Anadolu’ya geçmişti. Bu yazımda, Sâmih Rıfat’ın Trabzon Valiliği yaptığı sırada 10 Haziran 1914 yılında doğan oğlu, Oktay Rıfat’tan söz edeceğim.

Oktay Rıfat, yazar, şair, oyun ve roman yazarı, avukattı. Garip akımının kurucuları arasında yer almış, roman, tiyatro gibi edebi türlerde eserler vermişti.  İkinci Yeni şiir akımının temsilcilerinden olmuştu.

Akrabaları arasında da birçok aydın vardı. Nazım Hikmet kuzeniydi. Nazım Hikmet’in annesi Ayşe Celile Hanım, Oktay Rıfat’ın annesinin kız kardeşiydi.  Akrabalıkları şiirlerini etkilemedi. İki şairin şiir anlayışı birbirinden farklıydı.

Oktay Rıfat eğitimine dedesinin Fransızca eğitim veren özel okulunda başlamıştı. İlk ve Ortaokulu Ankara’da okumuş, AÜ Hukuk Fakültesi’ni bitirmişti. İlkokul yıllarında Orhan Veli'yle, lise yıllarında Melih Cevdet Anday ile tanışmış, Hukuk doktorası yapmak için Paris'e gitmiş, 2. Dünya Savaşı çıkınca, Türkiye'ye dönmüştü.

Oktay Rıfat, yazarlık dışında memurluk, Ankara Radyo Dairesi Müdürlüğünde şeflik yapmıştı. Oktay Rıfat, 1973 yılında emekli olmuş, 18 Nisan 1988’de İstanbul’da ölmüştü.

Eserleriyle şiir, tiyatro ve roman dallarında ödüller almıştı. Oktay Rıfat, düşünce ve görüşleriyle Türk edebiyatına yeni açılımlar kazandırmıştı.  

Sevgili dostlar, dünkü yazımda Abdülhak Hamid Tarhan’ın veremden ölen eşi Fatma Hanım için yazdığı Makber’den söz etmiştim. Oktay Rıfat’ın da çok erken ölen eşi Türkan Hanım için yazdığı ağıt beni etkilemişti: anım için yazdığı

Oktay Rıfat askerliğini yaptığı Zonguldak’ta, Vali Halit Aksoy’un kızı Türkan Hanım’la tanıştı ve 13 Şubat 1943’te evlendi. Bu evlilik maalesef uzun sürmedi. Türkan Hanım, 10 Temmuz 1943’te verem nedeniyle hayata veda etti. Türkan için yazdığı şiirlerden biri şöyleydi:

“Ve kalbin sevda diye yandığı zaman,
Ayın on dördüne karşı pencerede,
Saçların çıplak omuzların gecede,
Mısralarım dökülsün dudaklarından…

Sen faydalı nisan yağmuru gibisin,
Bereket ve huzur getirirsin şiire.
Edebiyet çığrını açtın kadere,
Bu baharın ve bu gönlün sahibisin…”

Çok kısa mutlu beraberlikten sonra ölen eşi için yazdığı ağıt acıklıydı:

“TÜRKAN’A AĞIT

Bir gemidir dalgalara karışır;
Benim derdim tazelenir, gelişir.
Bana artık ölüp gitmek yaraşır,
Kanar durur ciğerimin yarası…

Ölen ile kolay kolay ölünmez;
Hem ölünmez, hem ölenden geçilmez.
Benim derdim ölmeyince unutulmaz,
Ağla gözüm ağlamanın sırası…”

Oktay Rıfat, 1945 yılında Ankara’da Fransızca öğretmeni ve çevirmen Sabiha OMAY ile evlendi. Bir oğulları oldu babasının adını oğluna verdi. Genç Sâmih Rıfat da şairdi.

Oktay Rıfat, vefat ettiğinde 73 yaşındaydı. Mezarı, İstanbul’da Karacaahmet Mezarlığı’nda bulunuyor.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday’la lise yıllarında tanıştı. Birlikte 1941’de çıkardıkları “Garip” adlı kitapla yeni Türk şiirinin kurucuları arasında yer alan Oktay Rıfat, 1956 yılında “Perçemli Sokak” adlı kitapla, aynı dönemde ortaya çıkan İkinci Yeni akımına koşut bir çizgi içine girdi; kimi eleştirmenler tarafından da bu akımı başlatan ozanlardan biri sayıldı. Başlangıçta, dönemine göre yeni bir hava içinde güçlü aşk şiirleri, halk deyim ve söyleyişlerinden yararlanan başarılı taşlamalar yazan Oktay Rifat, “Perçemli Sokak”tan sonra her kitabında yeni bir ses ve biçim arayışıyla okurun karşısına çıktı ve ölümünden kısa süre önce yayımladığı “Koca Bir Yaz”a dek her kitabıyla yazın çevrelerinde geniş yankılar uyandırdı.