Bir süredir Kazakistan’da iç karışıklık yaşanıyor. Çok sayıda masum insan can verdi.

Gelişmelerle ilgili çok sağlıklı bilgi alınamıyor.

Ne yazık ki, batılı haber kaynaklarının aktardığı kadar, daha doğru ifade ile bizim bilmemizi istedikleri konular hakkında haberleri duyuyoruz.

Gerisi karanlık…

Turan sevdamız var, bütün Türkleri birleştirme ülkümüz var ama gerçekte burnumuzun dibi sayılabilecek Kazakistan’da bile ne olup bittiğini başkalarından öğreniyoruz.

1991 yılından bu yana 30 yıldır bağımsız bir devlet olmasına rağmen Kazakistan ile ilişkilerimizin gelebildiği nokta ancak bu kadar…

1992 yılında Türkiye’nin önderliğinde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye devlet başkanları Ankara’da buluşmuştu.

Birkaç yıl bu zirveler devam etti.

Sonra nasıl olmuşsa unutuldu, herkes bir nevi köşesine çekildi.

Birkaç zaman önce tekrar hatırlandı, eski Türk Birliği canlandırılmak istendi ve Türk Devletleri Teşkilatı oluşturuldu.

İyi niyet ve özverili çalışmalarla başladığını düşünmemize rağmen ülkemizden “Aksakallı” olarak konsey üyesi seçilen kişiyi öğrenince bütün umutlar bir kez daha suya düştü…

Turan hayallerimiz var, Türk birliği ülkümüz var… Sadece var… Bir adım ötesine taşıyamadık…

Kazakistan karışınca orada bir ülke olduğu aklımıza geldi ve her zamanki gibi bol bol nutuk atmaya başladık.

Kimileri Kazakistan’ın eski Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in Türkçü girişimleri sebebiyle bu işlerin başına geldiğini iddia ediyor. Nazarbayev’i Türkçü lider olarak tanıtma telaşındalar… Hatta birileri o kadar abartmış ki, Atatürk ile bile kıyaslamaya yeltenmiş…

Diğer taraftan başka bir grup tamamen Nazarbayev düşmanlığı üzerinden kurgularını dile getiriyor.

Türk düşmanlığından vazgeçmeyenler, Türk adını dile getirmekten korkanlar başka bir şekilde yine kinlerini kusmaktan geri durmadı…

Türkiye’deki 15 Temmuz hain darbe girişimi ile Gezi olaylarına benzetenler ise ayrı bir hikaye…

Bütün bu gelişmeler aslında bir şeyi çok net ortaya koydu; herkes bilmediği bir olay hakkında bile kendi penceresinden baktı, istediği veya işine geldiği gibi yorumladı, değerlendirdi.

Sadece Kazakistan olayları değil, maalesef bütün işlerimiz böyle değil mi?

Her konuda uzman olduklarını iddia edip ahkâm kesenlerin, hayatlarında hiç gitmedikleri, belki haritada yerini bile gösteremeyecekleri Kazakistan için de nutuk atmaları cehaletin aslında ne kadar itibar gördüğünü göstermiyor mu?

Önce cehaleti yenmemiz gerekiyor…

*****

Tüccar ve marangoz

Hikayenin Almanya’nın Frankfurt şehrinde 1500’lü yıllarda geçtiği söyleniyor. Bir tüccar içinde 800 lonca olan çantasını kaybeder. Yoldan geçen bir marangoz tesadüfen bu tüccarın çantasını bulur. Son derece dindar olan marangoz parayı bulduğunu kimseye söylemez. Bu kadar çok para kaybının fark edilmemesinin mümkün olmadığını, sahibinin bu parayı arayacağını düşünür. 

800 lonca büyük paradır. O zamanlar, 40 lonca ile iyi bir at alınabiliyordu. 800 lonca da yaklaşık 20 at bedeli kadardı.

Bir gün marangoz kiliseye gider. Rahip, Frankfurt’a gelen tüccarın 800 lonca kaybettiğini ve bulanın 100 lonca ile ödüllendirileceğini duyurur.

Bunun üzerine marangoz parayı getirir ve rahibe teslim eder.

Tüccar gelir ve çantayı alır. Ancak marangoza, vadetmiş olduğu 100 lonca ödemeyi reddeder. Marangoza 5 lonca uzatır. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler.

Tüccar, vaat edilen 100 loncayı vermemek için cüzdanında 800 değil, 900 lonca olduğunu söyler. Marangozun çantadan para aldığını iddia eder. Rahip, marangozu ısrarla savunur. Marangozu tanıdığını, dürüst bir adam olduğunu, asla böyle bir şey yapmayacağını söyler. Tartışma kızışır. Rahip, tüccarı ve marangozu Frankfurt mahkemesine götürür.

Hakîm tarafları dinler. Tüccara, İncil’e elini koyarak 900 lonca kaybettiğine yemin etmesini söyler. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yemin eder.

Hakîm, marangoza 800 lonca bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangoz da elini İncil’e bastırarak yemin eder.

Herkes merakla hakîmin kararını beklemektedir.

Hakîm her şeyin gün gibi açık olduğunu belirterek kararını açıklar:

- Marangoz 800 lonca buldu ve tüccar 900 lonca kaybetti. Yani marangozun bulduğu kese tüccarın değil. Dolayısıyla marangozun bulduğu para, sahibi çıkmadığına göre marangoza aittir. Tüccar ise kaybettiği 900 loncasını aramaya devam edebilir.

*****             

TEBESSÜM

Tilki

Kadın, kürkçü dükkanına girer ve sorar:

- Vitrindeki tilki kürkü gerçekten yağmur geçirmiyor mu?

Dükkân sahibi cevap verir:

- Elbette geçirmiyor. Siz hiç şemsiyeyle dolaşan tilki gördünüz mü?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha çok ahmaktır.

Moliere