Adalet her şeyin temelidir... Ailede adalet yoksa huzur yoktur. İşyerinde adalet yoksa çalışma barışı yoktur, verim alınamaz...
Okulda adalet yoksa disiplin yoktur, başarı hiç yoktur.
Toplumda adalet yoksa insanların adalete inancı kalmamışsa, düzen yoktur, huzur yoktur, barış yoktur, hiçbir şey yoktur.
Dünyanın en büyük, en lüks ve en gösterişli adliye binalarını yapabilirsiniz... O adliyelerde adalet yoksa binalar beton yığından öteye geçemez...
Adaleti tesis edecek olan yetişmiş, vicdan sahibi insandır... Vicdan yoksa zaten adaleti aramak boşunadır...
Vaktiyle üst düzey bir yargı mensubu, "Vicdan ile cüzdan arasında kaldık" demişti...
Vicdan ile cüzdan arasında veya vicdan ile makam arasında ya da vicdan ile emir komuta zinciri arasında kalanlardan adalet beklemek zaten mümkün değildir.
Adalet, ancak vicdan varsa hüküm ifade eder. Vicdanın olmadığı yerde, adalet masallarda kalır.
Adaleti tesis etmek için adil kanunlara ve bu kanunları uygulayacak adil ve vicdan sahibi insanlara ihtiyaç vardır... Biri eksik kalırsa adalet topal olur...
Adaletsizlik bir toplumun başına gelebilecek en büyük felakettir. Daha büyük felaket ise toplumun adalete olan inancının bitmesidir...
Eğer insanlar adliye kapısına korkarak gidiyorsa, aman başıma bir hal gelmesin diye hakkını aramaktan bile vazgeçiyorsa durum vahim demektir... Herkesin, öncelikle de adaleti tesis edecek olan makamlarda olanların şapkasını önüne koyup iyi düşünmesi lazım.
Toplumun büyük çoğunluğunda adalete olan güven dibe vurmuşsa...
Hakimlerin verdiği kararlar, kanunlardan çok, hele hele sanıklardan çok konuşuluyorsa...
Hakimler eliyle toplum şekle sokulmaya çalışılıyorsa...
Hele hele adalet mekanizması işletilerek toplumun baskı altına alındığı yönünde ağırlıklı bir görüş oluşmuşsa bir şeyler ters gidiyor demektir...
Mesele şu veya bu kişi meselesi değildir. Mesele toplumda huzuru tesis etme meselesidir...
Bugün kimin mağdur olduğunun önemi yoktur. Adalet mekanizması düzgün işlemiyorsa hepimiz için tehlike var demektir... 
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket edersek yarın öbür gün o yılan başımıza bela olur... 

***
Aslan payı

Ormanda kötü bir dönem yaşanıyormuş. Büyüklere, güçlülere yem olan güçsüz hayvanlar iyi saklanıyor, kendilerini iyi koruyorlarmış. Bu durum karşısında aslan, ayı ve tilki güçlerini birleştirmeye karar verir. Üçlü ittifak yapınca da bir kral seçmek gerekmiş ve aslan oybirliğiyle kral, ayı ile tilki de kral yardımcıları olur.
Aslan, ayı ve tilki kendi aralarında uzlaştıktan sonra avlanmaya çıkarlar ve güç birliği yapmanın meyvelerini kısa sürede alırlar. Yardımcılarının desteğiyle aslan bir yaban eşeği yakalar, sonra bir ceylanı kıstıran ayıya yardım ederler ve ceylan da yakalanır. Ardından, aslan ile ayının korkuttuğu bir tavşan tilkinin pençelerinin arasına düşer ve yakalanır.
Aslan, ayı ve tilki, avlarını alarak ilk buluşma yerlerinde bir araya gelir. Üçünün de neşesi yerindedir, ama üçünün de karnı açlıktan gurulduyor. Avları ortaya koyarlar ve aslan ayıya dönüp sorar:
"Şimdi bunları paylaşma zamanı geldi. Tabii ki hakka ve hukuka göre paylaşacağız. Söyle bakalım ayı senin fikrin nedir?"
Ayı hemen cevap verir: "Durum ortada sayın kral, yaban eşeği sizin, ceylan benim, tavşan da tilkinin..."
Aslanın gözünde yıldırımlar çakar ve bir pençede ayının başını gövdesinden ayırır. Sonra tilkiye döner: "Bu senin arkadaşın haktan hukuktan hiç anlamayan cahilin tekiymiş... Şimdi sen söyle bakalım paylaşmayı nasıl yapalım?"
Tilki, sesi biraz titreyerek ama tereddütsüz cevap verir:
"Sayın kral! Hakkın ve hukukun gereğinin ne olduğu ortadadır. Yaban eşeği öğle yemeğinizdir. Bunu yedikten sonra biraz dinlenir, akşam yemeği olarak ceylanı yersiniz. Sonra isterseniz tavşanı çerez yapar, isterseniz sabah kahvaltısına saklarsınız."
Aslan bu cevaptan çok hoşlanır; "Aferin sana" der ve sorar: "Böyle hakça düşünmeyi, hukuku nerede öğrendin?"
Tilki yerde başsız yatan ayıyı göstererek cevap verir: "Nereden öğreneceğim sayın kral! Şu ayının başsız gövdesine baktım, o anda hepsi bir çırpıda aklıma geliverdi..."

****

TEBESSÜM

Çıkarın bu adamı!
Temel, Adalet Bakanı olmuş. Bir hapishaneyi ziyarete gitmiş. Hapishanede olan herkes "Suçsuz yere buraya düştüklerini, kader kurbanı olduklarını" anlatıp duruyorlarmış...
Sadece içlerinden biri "Suçlu olduğunu ve cezasına razı olduğunu" söylemiş.
Temel hapishane müdürüne dönmüş sinirli bir şekilde;
- Bu adamı hemen dışarıya çıkarın. İçerdekilerin ahlakı bozulmasın. 

****

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir, fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.
Elie Wiesel