Modern dünya düzeni içerisinde sağlıklı bir hayat yaşayabilmenin hatta sadece hayatta kalabilmenin bile bazı katı gereksinimleri var. Eğer bir mirasyedi veya asla yakalanmayacak kadar zeki bir suçlu değilseniz, hayatta kalmak için çalışmalısınız.

Ancak çalışma kavramı da dönemsel ve farklı zamanlarda farklı anlamlar yüklenebilme konusunda en az zaman kadar izafi. On bin yıl önce dünya nüfusunun büyük çoğunluğu için çalışmak avlanmak anlamına gelirken, 5 bin yıl önce çalışmak tarım yapmak demekti. Bugün ise çalışmak, kapitalizmin oluşturduğu şehir modelleri içerisinde, tek tip ofislerde veya fabrikalarda, önceden belirlenmiş saatler arasında, sürü psikolojisi içerisinde ve görev tanımı önceden yazılmış işleri yapmak anlamına geliyor. Aynı saatlerde uyuyup uyanan, aynı saatlerde yiyip içen, aynı biçimlerde giyinen, aynı araçlarla gelip giden, aynı yöntemlerle analiz edilen tek tipleşmiş gruplar… İstisnalar elbette var ancak kaideye etkileri henüz % ile ifade edilemiyor. Hemen her şeyi kalıplara, sınırlara, sistemlere, otomasyonlara hapsetmeye çalıştığımız ve buna alıştığımız için yaratıcılığın mumla arandığı günümüzde, eski kalıpları değiştirme zaruretinin ve değiştirmezsek büyük sorunlar yaşamamızın kaçınılmazlığı ile yaşayacağımız çarpıcı yüzleşmenin arifesindeyiz. Her fırsatta altını çizdiğim gibi; teknoloji ve ona bağlı olarak tüm sistemlerin hızla evrimleşmeye başladığı bir dönemdeyiz. Bu evrim insan topluluklarının değişmesine ve çalışma kavramı dahil çoğu konuya alışılagelmişten oldukça farklı gözlerle bakılmasına neden oluyor. Baby boomers, X, Y, Z, Alpha derken kuşaklar değişiyor ve bu değişim her yeni kuşakta daha da marjinalleşiyor.

Yapay zeka ve blockchain gibi yapısal teknolojik gelişmeler insanlığın rotasını öyle ciddi katsayılarla değiştiriyor ki, geleceği öngörmek imkansızlaşıyor. On yıl sonra hangi mesleklerin yok olacağını veya hangilerinin yaşayacağını bilemesek de, hayatta kalan mesleklerin dahi bugünkü şekilde yapılamayacaklarından eminiz. Bu çerçeve ise bize şu mesajı veriyor; bugün liseye başlayacak ve en iyi ihtimalle 2032 senesinde iş hayatına atılabilecek olan çocuğunuza bir meslek önerisinde bulunacaksanız, o mesleğin 2032 senesine kadar yok olmayacağından emin olmalısınız. Bu dönüşüm, kuşak değişimi ve tehditkar gerçeklik ortamı, çalışma kavramına yepyeni bir boyut getirecek ve getirmeye başladı bile. Mevcut çalışma düzeni tehdit altında, dönüşmesi gerekiyor ve bu dönüşüm birçok fırsatı beraberinde getiriyor. Bu dönüşümün önemli başlıklarından birisi de esnek çalışma.

Çalışan açısından

Büyükşehirde yaşayan, ilköğretim çağında bir çocuğu olan ve fabrikada çalışan genç bir kadın düşünelim. Fabrikada üç vardiyalı çalışma sistemi var ve çocuğun varlığı bu sistemde çalışmaya engel. Sadece gündüz vardiyasında 08/18 sistemi var ancak çocukların okulu 08’de başlıyor ve 16’da bitiyor. Çocuğu gönder, karşıla… Bir yandan trafik… Bir yol bulunmazsa muhtemelen çalışamaz.

Büyükşehirde yaşayan, yüksek lisans yaparken çalışmak isteyen genç bir erkek düşünelim. Haftanın üç günü sabahtan öğlene kadar okulda olması gerekiyor. Yani 168 saatlik haftanın sadece 15 saati meşgul lakin kalan 153 saatte çalışabilir. Fakat bir yol bulunmazsa muhtemelen çalışamaz.

İşveren açısından

Yaz sezonu daha yoğun, kış sezonu ise neredeyse uyku modunda çalışan bir otelin sahibini düşünün. Hem mevsimsel hem de sektörel gereksinimler nedeniyle farklı saatlerde çalışacak farklı vasıfta çalışanlara ihtiyacı var. Sabah 07’de kahvaltının hazır olması için 05’te çalışmaya başlayanlar da, birkaç saat temizlik yapıp gidecek ekipler de, gece resepsiyonisti de gerekli. Aslında gün yerine saat, maaş yerine hizmet, iş gücü yerine parça başı çalıştırma imkanı olsa, tüm ihtiyaçlarını kolay, ekonomik ve ölçülebilir şekilde karşılayabilir ancak bir yol bulunmazsa muhtemelen karşılayamaz.

“Yahu, madem çalışmanın her iki tarafı için de saatlik çalışmaya bu kadar ihtiyaç var, insanlar saatlik çalışsınlar o zaman, tutan mı var” diye düşünebilirsiniz ama yanılırsınız. Çünkü resmen tutan var. Ülkemiz kısmi (part time) çalışma konusunda Avrupa ortalamasının oldukça gerisinde. Bu konuya “Esnek çalışma: ne durumdayız” başlıklı bir makale ile ayrıca değineceğim ancak şunu net şekilde ifade edebilirim ki; bugün bir dilek hakkı kullanarak aniden tüm sistemi part time çalışmaya uygun hale getirsek bile, mevcut mevzuat ile bunu sağlamamız mümkün değil. Anlayacağınız, yine yapısal sorunlar…