Türk şiirinin önde gelen isimlerinden Sezai Karakoç, Hakka yürüdü.

Sezai Karakoç’un vefat haberi duyulur duyulmaz, ilk başsağlığı mesajını yayınlamak için adeta yarışa girildi.

Neredeyse herkes şiirlerini, sözlerini paylaşmak, methiyeler yağdırmak için yarıştı…

Sezai Karakoç’un yaşadığını, ancak vefat edince öğrenenler, ne kadar hayran olduklarını, ne kadar çok sevdiklerini anlata anlata bitiremediler…

Övgüde de yergide de ölçümüz yok… Ya yerin dibine batırırız ya da göklere çıkarırız…

Rahmetli Sezai Karakoç, bu övgüleri hak etti mi?

Kesinlikle evet, hatta daha fazlasını da hak etti…

İyi bir şair ve fikir adamıydı…

Daha da önemlisi çoktandır unuttuğunuz ve çok da hasret kaldığımız inandığı gibi yaşayan, ilkelerinden asla taviz vermeyen bir dava adamıydı…

İnandığı değerlerin mücadelesini verdi, asla pes etmedi.

Paraya, makama mevkie tamah etmedi…

Asla şöhret derdi olmadı. Üç beş kitabım fasla satsın, aman birkaç televizyonda haberim çıksın diye eğilmedi.

İsteseydi, bir tatlı söz, üç beş destek mesajıyla istediği gazetede yazı yazabilir, istediği televizyonda boy gösterebilirdi…

Sayısız kurula da danışman olabilir, ballı maaş da alabilirdi.

Hepsini elinin tersiyle itti…

Özlediğimiz, hasret kaldığımız o dik duruşu sergiledi, fikirlerini sonuna kadar savundu.

Yanlış gördüklerini eleştirdi, susmadı, aksine kendi imkanlarıyla tepkisini ortaya koydu.

Yeri geldi, çözüm süreci diye yutturulan açılım palavrasına karşı çıktı…

Yeri geldi tek kişi kalmak ve kendi mahallesinde bile linç edilmek pahasına, basit siyasi hesaplar eşinde koşanlara karşı durdu.

Şairliğini öne çıkaranlar, siyasi kişiliği ve fikirleri konusunda nedense sus pus oldu…

Yaşarken fikirlerini, açıklamalarını, görmezden gelenler, vefatından sonra bir anda maden bulmuş gibi dört elle sarıldılar…

Sezai Karakoç, bir şiirinde dediği gibi…

Bu dünyada olup bitenlerin
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun?

Ölü sevici olmanın ötesinde, dik duran, fikirlerinin mücadelesini veren, Hakkı savunan insanlar için ne yapıyoruz?

*****

Mona Roza

Mona Roza, Sezai Karakoç’un en ünlü şiirlerinden biridir…

İddia o ki, Sezai Karakoç, üniversitede iken aşık olduğu okul arkadaşı Muazzez Akkaya’ya yazdığı şiirdir…

Sezai Karakoç, Muazzez Akkaya aşkına ilişkin doğruluğu bilinmemekle birlikte türlü türlü hikayeler üretildi. Hikayelerden biri şu şekildedir…

Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır, bu kişi Muazzez Akkaya’dır.

Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez hanıma arz eder. Fakat reddedilince çok üzülür.

Okullar tatil olur ve Muazzez hanım, Geyve’de yazlıkta kalmaya başlar. Sezai Karakoç da tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder. Ona şiirler yazar.

Mona Roza şiiri Muazzez Akkaya’nın isminin her dörtlüğün ilk satırındaki baş harflerinden ortaya çıkar. Yani akrostiştir.

Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır. Mezuniyet töreninde Sezai Karakoç “Mona Roza” şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır.

Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve tam 3 kez Sezai Karakoç bu şiiri peş peşe okur.

Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Akkaya koşarak yanına gelir ve ona hâlâ teklifinin geçerli olup olmadığını sorar.

Sezai Karakoç “Senin aşkın artık benimkine yetişemez” der ve hayır cevabını verir.

Muazzez Hanım bayılır. Sezai Karakoç hâlâ evlenmemiştir...

*****             

TEBESSÜM

Ödül

2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, Sezai Karakoç’a verilir. Sezai Karakoç ödülün takdimi ile ilgili bir tören düzenlenmesini kabul etmez. Bir mesajla, ödülün kendisine posta yoluyla gönderilmesini, parasal ödülün de kültür ve sanat için harcanmasını ister.

2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, Sezai Karakoç’a verilir. Sezai Karakoç yine ödülü almaya gitmez.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın…

Sezai Karakoç