Ülkemizde her gün değil her saniye gündem değişiyor veya birileri halkı gerçek gündeminden, sıkıntılarından uzaklaştırmak için gereksiz konuları kaşıyor.

Şimdi dindar Anayasa gündemde…

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili ve eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen ilk dört maddesinin değiştirilmesini ve dindar bir Anayasa istedi.

Bu onun önerisi mi yoksa birilerinin isteğini mi dile getirdi bilinmez…

Vaktiyle birileri de “dindar ve kindar bir gençlik” istiyordu…

Dindar kısmı kalmadı ama kindar bir kesimin yetiştirildiği tartışmasız.

Asıl sorun; kimin ne istediği değil, kimin neyi nasıl yaptığıdır…

Sadece istemekle olsaydı, herkesin duası kabul edilir, kimse kimseye muhtaç kalmaz, güllük gülistanlık yaşayıp giderdik.

İstemekle, istediğini dile getirmekle, kanuna veya Anayasaya yazmakla hiçbir sorun çözülmüyor.

İstediğiniz senaryoyu yazarsınız, iyi bir yönetmen ve para bulursanız filmini de çekersiniz…

Ama senaryo yazar gibi sadece Anayasa ve kanunlara yazarak hiçbir şeyi değiştiremezsiniz…

Anayasayı değiştirmekle, sürekli kanun çıkarmakla sorun çözülseydi, zaten hiçbir sorunumuz kalmazdı.

Anayasanın neredeyse tamamı değiştirildi, her değişiklikten sonra sorunlar daha da arttı.

Yüzlerce değil, binlerce kanun çıkarıldı ama bir arpa boyu yol alınamadı…

Neredeyse her yıl, bir yargı reformu yapılıyor, bir faydasını gören var mı?

Faydasını geçtim, her yargı reformundan sonra işler daha çıkılmaz hale gelmedi mi?

Eğer iyi bir Anayasa ile sorun çözülecekse, Anayasayı dindar yapmakla millet kurtulacaksa o zaman dünyanın en dindar Anayasasını yapalım…

Hatta dindar Anayasa yapmakla da uğraşmayalım, dünyanın en dindar Anayasası neredeyse tercümesini aynen kabul edelim…

Sürekli Anayasayı değiştirmekle, hatta dindar Anayasa diye seyirciye oynamakla sorunlar çözülmüyor.

Asıl yapılması gereken şey, Anayasayı ve kanunları uygulayacak olan kafaları değiştirmektir.

Din insanlar içindir, Anayasa için değildir.

İnsanlar, özellikle de yöneticiler; vicdanlı, ahlâklı, hak hukuk bilen, saygılı, seviyeli, hoşgörülü, kuralları tanıyan ve uygulayan olursa bırakın dindar Anayasayı, kanunlara bile gerek kalmaz…

Kişiler hak hukuku unutur, vicdanı ve ahlâkı rafa kaldırır, saygıyı, sevgiyi, insanlığı öldürürse Anayasaya her yıl hac yaptırsak da faydası olmaz.

*****

Öldüren önyargı

Oldukça sağlıklı olan Nick demiryolu manevra sahasında çalışıyordu. Arkadaşlarıyla iyi geçinen ve işini iyi yapan güvenilir bir insandı... Ne var ki, çok kötümserdi, her şeyin kötüsünü bekler, sürekli başına kötü şeyler geleceğinden korkardı.

Bir yaz günü, tren işçileri, ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat önce işi bırakır.

Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick, yanlışlıkla içerden kapıyı kapatır, soğutucu vagonda kilitli kalır. Diğer işçiler Nick’in kendilerinden önce çıktığını düşünürler. Nick kapıyı tekmeler, bağırır ama kimse duymaz, duyanlar da bu tür seslerin sürekli geldiği bir ortamda olduğu için pek kulak vermez.

Nick burada donarak öleceğini düşünerek korkmaya başlar. Buradan çıkamazsam, kaskatı donacağım, diye düşünmeye başlar. İçeride yarısı yırtılmış bir karton kutunun içine girer. Titremeye başar. Eline geçirdiği bir kağıda karısına ve ailesine son düşündüklerini yazar: “Çok soğuk, bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyuyabilsem! Bunlar benim son sözlerim olabilir?”

Ertesi günü soğutucu vagonun kapısını açan işiler, Nick’in donmuş bedenini bulurlar. Üzerinde yapılan otopsi, onun donarak öldüğünü göstermektedir.

Fakat bu olayı ilginç yapan, soğutucu vagonun soğutma motorunun bozuk ve çalışmıyor olmasıydı. Vagonun içindeki ısı 18 dereceydi ve vagonda bol hava vardı. Korkusu, Nick’in sonunu getirmişti.

*****                 

TEBESSÜM

Tarih

16 yaşındaki Temel babasının yanına gider:

- Babacığım, hatırlıyor musun? Vaktiyle sen babanın arabasını ilk aldığında kaza yaptığını ve arabanın hurda olduğunu söylemiştin?

- Evet oğlum.

- Yine hatırlıyor musun? Hani “Tarih tekrardan ibarettir” demiştin…

- Evet oğlum.

- Bugün tarih tekrarlandı da babacığım!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

“Düşünme itaat et” diyenlere değil, “düşün, sor, sorgula” diyenlere kulak ver.

Ali Şeriati