Annesi, Kösem Sultan, babası 1. Ahmet’ti. İbrahim, Osmanlı padişahları arasında 18. İslam halifeleri arasında 97’nciydi. 5 Kasım 1615’de doğmuş ve iki yaşındayken kafese kapatılmıştı. Ağabeyi 4. Murat, bütün kardeşlerini öldürmüştü. Bu nedenle korku içinde yaşıyordu. 8 Kasım 1640 yılında ağabeyi 4. Murat ölünce, 25 yaşındayken kafesten çıkarılmış, padişah ilan edilmişti.

Osmanlı padişahları içinde İbrahim hakkında, gerçek perdesinin meçhulde kaldığını, rivayetlerin uçuştuğunu söyleyebiliriz.  Bir anlamda da Kanuni gibi “Cümlenin maksudu bir, amma rivayet muhtelif,” diyebilirsiniz.

Bir rivayet odur ki, 4.Murat ölmek üzereyken Şeyhülislamdan Şehzade İbrahim’in öldürülmesi için fetva almış, tahta Kırım Hanının geçmesini istemiş. Ama annesi Kösem Sultan engel olmuş. Başka rivayette, Murat’ın ölüm döşeğindeyken Şehzade İbrahim’i yanına çağırıp padişahlığın ona nasip olacağını söylemiş.

23 yıl kafeste yaşayan Şehzade İbrahim, 4. Murat’ın öldüğüne inanmamış kendisini de öldürmek için plan kurduğunu düşünmüştü. Ölüsünü görmeden öldüğüne inanmamıştı.

İbrahim'in çocuğu yoktu, eğer ona bir şey olursa tahta geçecek varisi de olmayacaktı. Bu sebeple Osmanlı hanedanı, sona ermek tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

Başta annesi Kösem Sultan olmak üzere harem görevlileri padişahı cariyelerle ilişkide bulunması için yönlendiriyorlardı. Cinsel gücü arttırması için padişaha verilen türlü macunlar, zihnini ve aklını bulandırmaktaydı. Nihayet 1642 yılında şehzade Mehmet dünyaya geldi. Ardından onun kardeşleri Süleyman, Ahmed, Orhan, Cihangir, Selim ve Murat doğmuş, saltanat kurtulmuştu.

Padişahın sağlığı git gide bozulmaktaydı. Veziriazam Kara Mustafa Paşa'ya şöyle yazmıştı:

“Sancı deyü yaturum, kah arkama gelir irkülürüm. Kulaklarum tıkalur. Şöyle sıkılmam var ki ölüyorum. Gayetle halim yaman olmuştur. Eski hastalığım ziyadelendi. Ne kollarum, ne başum vardır. Ziyade elemdeyim.”

Turan Oflazoğlu’nun yazdığı Sultan İbrahim oyununda şöyle bir replik vardı:

“Ben neyliyeyim böyle padişahlığı anne? Ülkeler, kıtalar benim olmuş neye yarar, rahat soluk alamadıktan, soluğa doyamadıktan sonra!  „

Kösem Sultan Cinci Hoca denilen adamı saraya çağırtarak Sultan İbrahim'i tedavi etmesini istedi. Bu hoca giderek sarayın başına bela olacaktı.

Padişah iç sıkıntılarını gidermek için İstanbul'daki şeyhleri, dervişleri ziyaret ediyordu. Gideceği yere hemen ulaşabilmek için şehirde arabayla dolaşılmasını yasakladı.

Eşleri şehrin gürültüsünden rahatsız olmasın diye sabahları çarşıları, dükkanları kapattırır geceleri açtırırdı.Tarihin sır perdeleri arasında Sultan İbrahim’in şişman kadın severliği, 280 cariyenin boğduruluşu  vardı.  İbşir Mustafa Paşa’nın güzelliği ile bilinen Sivas’ta ki eşi Perihan Hanımı istemişti. Bunun için Varvar Ali Paşa’ya Perihan Hanımı İstanbul’a getirmesi için emir vermişti. Varvar Ali Paşa, birinin karısını padişaha götürmeyeceğini söyleyerek isyan çıkardı. Bunun üzerine İbrahim , Varvar Ali Paşa’nın öldürülmesini emretti. Bu görev için ise İbşir Mustafa Paşa’yı görevlendirdi.

İbşir Mustafa Paşa, karısı Perihan hanımın namusunu koruyan, Vardar Ali Paşa’yı tuzağa düşürüp öldürmüştü.

Hazinenin büyük bir kısmı hareme harcanıyordu, askerlerin ulufeleri verilemez olmuştu. Halk deprem ve yangınları padişahın uğursuzluğuna yoruyordu. Sonuçta Sultan İbrahim tahttan indirildi. Yerine küçük yaştaki oğlu IV. Mehmet geçirildi. Asıl yönetim İbrahim'in annesi Kösem Sultan'ın elindeydi.

İbrahim, Sarayın içinde taş bir odaya kilitlenerek odanın kapısı kurşunla mühürlendi. Sultan İbrahim bu odanın içinde feryat ederken bağırışlarını duyan saray halkı üzülmekteydi. Kösem Sultan ve devlet erkanı, hanedanın düzeni için Sultan İbrahim'in öldürülmesine karar verdi. Boğdurularak öldürüldü. Cenazesi amcası I. Mustafa'nın yanına defnedildi ve 'deli' olarak nitelendirilen bu iki padişahın yanına başka hiçbir hükümdar defnedilmedi.