ABD'nin yeni başkanını belirleyecek seçimler için oy verme işlemi devam ediyor. Ama bu arada Hillary Clinton'a şok üzerine şok yaşatılıyor. FBI derin bir inceleme yürütüyor Clinton'un e-posta trafiği üzerinde. Fransız Ortadoğu uzmanı Thierry Meyssa, yayınladığı bir makalesinde, e-postalardan yasadışı finansman ve Clinton çiftinin "İslâmcı terörist" kılığına soktuğu cihatçılarla bağlantısının çıkmasının muhtemel olduğunu söylüyor. Buna dayanak olarak da Kongre Üyesi Anthony Weiner'in bilgisayarına el konulmasını gösteriyor. Ve şöyle devam ediyor Ortadoğu uzmanı araştırmacı:

"Weiner, Hillary'nin Özel Kalem Müdiresi Huma Abedin'in eski eşi. Clinton'a çok yakın bir isim olan Anthony Weiner, New York Valisi heveslisi olmuş bir Yahudi siyasetçi. Çok püriten bir skandal sonrasında istifa etmek zorunda kaldı. Huma Abedin ondan resmi olarak ayrıldı ama gerçekte onu terk etmedi. Huma Abedin, Suudi Arabistan'da eğitim görmüş bir ABD vatandaşıdır. Babası, düzenli olarak cihatçı fikirler üreterek İslâm dünyasına empoze eden akademik bir dergiyi -Huma'nın yıllar boyunca yazı işleri sekreterliğini yaptığı- yönetiyor. Annesi de cihatçı bir cemaate üye, kardeşi hasan da o cemaatin vaizi."

Clinton'un irtibatlı olduğu cihatçıların Obama ile de irtibatını anlatıyor analist. Obama'nın Beyaz Saray'da cihatçı bir örgütün temsilcisi heyetle gizlice görüştüğünü de belirterek...

Clinton Vakfı'nın "iklim" projesinin sorumlusu olarak bir cihatçı örgütün küresel yöneticisini kullandığını da anlatan Thierry Meyssa, o yöneticinin babasının 1951 yılında CIA ve MI6 tarafından cihatçı bir örgütlenmeyi sağlarken kurucu olduğunu da...

* * *

ABD'nin, dünyanın birçok şehrini bazen, ama Ortadoğu'yu sürekli olarak kana bulayan bu örgütlere lojistik desteği de en azından BM Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından biliniyor. İstihbarat örgütleri de bunu değişik kanallardan kamuoyuna ulaştırmak için bilgi paylaşıyor. Mesela bunlardan biri haftalık savunma dergisi Jane's US Navy Military Sealift Command'da 7 Nisan 2016'da yayınlandı. Dergi, Romanya'nın Köstence limanından Ürdün'ün Akabe limanına silah nakli için 2015 yılında iki ihale düzenlediğini ortaya çıkardı. Dergi, Tanımlanabilen silahlar Bulgaristan'da üretildiğini, ihaleyi Transatlantic Lines kazandığını ve naklin Geysir (IMO: 7710733) yük gemisince gerçekleştirildiğini yazdı. "İlk yük, 5 Aralık 2015'te Romanya'dan ayrıldı ve malın yarısı bir limana, diğer yarısı da Ürdün'ün Akabe limanına indirildi. Yük, toplam ağırlığı 2 bin 7 ton olan 117 konteynerden oluşuyordu. Konteynerlerde, Kaleşnikov ve makineli tüfeklerin dışında 50 adet Faktoria roket atar, 796 ila 854 arasında roket ve 162 ton patlayıcı bulunmaktaydı" diye de devam ettirmiş dergi haberini.

Bu silahların IŞİD dahil, ABD'nin Ortadoğu'da kalıcı olmasını sağlayacak cihatçı örgütlere gittiğini söylemeye gerek var mı bilmem...

Böylece ABD, 12 Şubat 2016'da imzalanan ateşkes sürecini bizzat ihlal etmiş oldu. 2012 yılın başında, önce Arap Birliği'nin daha sonra Birleşmiş Milletler'in gözlem görevi boyunca yaptıkları gibi.

* * *

ABD, çatışmasızlık döneminde silah sevk ederken suçüstü olunca günah keçisi aramaya başladı. Adaylardan birisi Suudi Arabistan. Başkan Obama'ya rağmen "11 Eylül saldırılarıyla ilgili" olarak hakkında dava açılmasına dair özel yasa çıkardığı Suudi Arabistan. Petrol fiyatları düşünce hızla borçlandırılan, zaten Çöl Ayısı operasyonundan bu yana ağır silahlanma faturasıyla karşı karşıya olan ve bugün iflasın eşiğine gelmiş olan Suudi Arabistan...

ABD'nin günah keçisi olarak gösterebileceği diğer ülke de Türkiye. Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi'nin ana yürütücüsü ve NATO müttefikimiz olarak ABD'yle Arap Baharı döneminde yaptığımız birçok ortak operasyon var.

Eğer Clinton bu seçim sürecinde FBI sürecinden yırtar da ipi göğüslerse, ABD'nin "Bir yandan cihatçıları destekle, diğer yandan onlarla savaş" stratejisiyle Ortadoğu'daki operasyonu sonuca erdirme yolunu izlemesi muhtemel. Ama Rusya ve Çin'in bastırması halinde cihatçılar için "günah keçisi" bulma mecburiyeti devam ederse Türkiye'yi de zor günler bekliyor demektir.

ABD'nin "cihatçılar" konusunda 1960'lı yıllardan bu yana iş tuttuğu, Selefilerin daimi hamisi, Rabıta'nın finansörü ve organizatörü, Vahhabiliğin merkezi Suudi Arabistan'ı feda etmezse tabii...