Hristiyan bizden almış, tepe tepe kullanıyor, biz alıp aslına döndürmeye, hicap ediyoruz.  Ne demek istiyorum? Şöyle bir Şaman Kültürü'ne bakalım: 

Anadolu'da "Bacacı Baba" ya da "Bacacı Dede" denilen bir figürle karşılaşıyoruz. Bu da hediye alma, hediye verme bunları bacadan bırakma, hatta çorabın içine koyma, çocukları sevindirme gibi özellikler taşıyor. 

Ağaç kültü de çok fazla kullanılır. Özellikle çam ağacının seçilmesi de yaprak dökmediği için hiç ölmediği algısı yaratmasından kaynaklanıyor. Bizde çaput bağlanması da bu temelden geliyor. Noel Baba'nın uçması da Şaman'da çok kullanılan bir eylem olan uçmayla örtüşüyor. 

Geyik kullanılması, hayvan olarak geyiğin seçilmesi de Türk kültürüyle benzeşiyor çünkü Şaman inancında geyik kutsal bir hayvan ve Orta Asya kültüründe yalnızca krallar ve liderler tarafından vurulabilecek bir hayvandır. Noel Baba ile Türklerin ilk inançları Pagan ve Şamanizm inançlarında pek çok benzerlik olduğunu görüyoruz..."

Beykent Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahri Ünan şöyle demiş: 

"Bir araştırmamda Altay'ların "Çam Bayramı" kutladığına rastlamıştım. Çam bayramı, kışın en soğuk zamanında 25 Aralıkta yapılırdı. İnsanlar, Ülgen'e dua ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi. Duaların işitilmesi için Ülgen'in sevgili ağacı olan çam süslerlerdi. Onu eve getirirler, dallarına parlak kurdeleler bağlarlar, yanına hediyeler yığarlardı. Bütün gece eğlenirlerdi. 25 Aralık'ta, bütün insanlar, hatta en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktaydılar. Ülgen bu gün torba içinde hediyeler getirirdi. Çocuklar onu ararlardı. Onlar, şarkılarla dolaşırlar, tekerlemeler söylerlerdi..."

Konuşmamın başında sözünü ettiğim gibi Şaman ve Pagan inanışlarında var olan ve Türk ve Altay mitolojisinde iyilik Tanrısı ile anılan Ülgen söylencelerinde yer alan bizim Nurdoganımızı Hristiyanlan Noel'e adapte ettiler.  

(Ülgön) Han ve Moğolcada Ulgan Han. Göğün 16. katında yaşar. Kayra Han'ın oğludur. Türk mitolojisinde (Tengricilik döneminde) Türklerin iyilik tanrısıdır. Tek Tanrı inancında Göktanrı'nin oğlu ve gökyüzünün hükümdarı olarak görülmüştür. 

Türkler İslamiyet'i kabul ettikten sonra, pek çok Şaman ritüellerini mitolojilerini İslami inanışlarla örtüştürdüler, kaynaştırdılar. Gelenekleri görenekleri içinde yaşattılar. Kimi Dede Korkut oldu Kopuzuyla bize Oğuzili'nin yiğitlik destanlarını söyledi, insanlara yiğitliği, mertliği, doğruluğu, güzelliği öğütledi. Boy boyladı, soy soyladı. 

Boz Atlı Hızır oldu, evimize, bahçemize, yurdumuza yeşillik, bereket ve ümit mi bağışladı. 

Boynunda haçı, sırtında koparılmış çam fidanı ile bize her şeyi yabancı olan Noel'i, annelerimiz, ninelerimiz, dedelerimiz bizlere anlatmadı. Dinlediğimiz masallarda, destanlarda yahut tarihimizde, türkülerimizde Noel Baba yok.  

Ama halkımızın sevdiği Boz Atlı Hızır, milyonlarca çocuğumuz için yine de var. İşte o Hızır bize zembil dolusu cicili bicili aldatmacalar değil ama ümit ve ferahlık getirirdi. 

İnanırdık ve bilirdik ki Hızır Aleyhisselâm bizi darda, yolda, karanlıkta bırakmaz. Hem öyle allı pullu esvaplarla, durup dururken bacadan da inmezdi. Çok sıkılıp çaresiz olduğumuz demlerde onu Allah yollardı. Tipide, fırtınada, bir tehlike anında

Hızır'ın gelmesi demek; "Hayatta çaresizlik yok, Allah bizi unutmaz ve kurtarır" demekti. 

Rahmetli Ahmet Kabaklı bir yazısında şunları yazıyor: 

Yalnız ve yoksul soframızda güler yüzlü anam; bazı geceler bizi yıkayıp giydirdikten sonra: 

- Temiz olun, dua edin, hiç de üzülmeyin, Hızır Aleyhisselâm belki bu gece gelebilir, evimiz neşeyle, bet bereketle dolar, derdi. 

Yarınki yazım da, Ahmet Kabaklı'nın yazısında verdiği bir örneği alıntıladıktan sonra, Âşık edebiyatımızda noel var mı yok mu, buna bir cevap vermek istiyorum.