Talibi'nin hicivleri, yaşanılan hayat karşısında köy insanının davranışlarını içtenlikle dile getirmesi açısından önem taşıyordu. Daha çok kendisine zorluk çıkaran, eziyet çektiren kişiler hicivlerinden bol nasip almıştı. Yalnız insanlar mı? Boz öküzü bile...
Çepni'ye gitmeye niyet eyledik
Dedim arkadaşım kinli boz öküz.
Yorulup da bizi yoldan koymasın
Ömer Çavuş dedi canlı boz öküz..
Öğleden evvel Tonus'tan koştuk
Uğrumuz Şarkışla yoluna düştük
Kalfa köyü üstün yel gibi aştık
Yönünü yokuşa döndü boz öküz.
.......
Akşam kadar vardık Cemel'e
Üstümüz doldu toz, döndük hamala
Gazeteler yazsın Gazi Kemal'e
Söylesin irfanın ünlü boz öküz.
Cemel'den gitmedi döndük geriye
Malın yiğidini yolla kuruya
Böylesi mal düşmesin fukaraya
Benim senden bağrım yandı boz öküz.
Talibi der ki bu nasıl alamet
Ellerin içinde olduk malamat
Şükür olsun eve geldik selamet
Bize zahmet verdin şanlı boz öküz..
Uzun süren kış mevsiminde öküzlerine saman, ot bulamamanın sıkıntısı da âşıklarımızın destanlarında konu edinilmişti. Şarkışlalı Serdarî rençberleri taşladığı destanında şöyle diyor:
"...Sabahtan gelir öküzün yemi yok deyi
Şevkalanır gezer borcum çok deyi
İnanmazsan gel evime bak deyi,
Edepsizdir barbar olur ireçber.
........"
Ruhsatî de yörenin beyi için söylediği ağıtta şöyle diyor:
"Bir yandan çiftçiler sapan istiyor
Bir yandan davarlar çoban istiyor
Bir yandan öküzler saman istiyor
Ellerim tutup da viremiyorum....."
Yöremizin inanç folklorunda öküz çeşitli menkıbelerde de yer almış. Örneğin Pir Sultan'ın Kamberoğlu varyantında Hızır Paşa tarafından öldürülen koca ozan, öldüğünden emin olunmak için kanlı bir öküz derisine sarılır. Öldüğünden emin olunup yıkanıp gömülmek istenildiğinde kanlı öküz postu açılmaz. Ancak Sanem'in "Açım Pır Sultan Açıl," demesi üzerine açılır.
Bir başka menkıbeye göre, Hacı Bektaş Veli'nin çobanlık yaparken, Sarı'nın öküzünü kurtlara yedirir. Sarı buna inanmaz. Bektaşî Veli' ye ödetmek ister. Hacı Bektaşî Veli, "Şahidim dağlar, taşlardır' deyince bu haksızlığa dayanamayan taşlardan beş tanesi tanıklık ederler. Beş taşlar işte bundan dolayı kereme gelen bu beş kayaya verilen addır: Pir Sultan'ın şu dörtlüğündeki beş taş, öküzün kurtlar tarafından yendiğine tanıklık eden kayalardı:
"Güvercin donunda duran
Cümle eksikler yitüren
Beş taşı şahid getüren
Hünkâr Hacı Bektaş Veli"
Sivas yöresinde cuma günü öküz koşulmaz dinlendirilir. O gün öküzlerin çalıştırılmasının günah olduğuna inanılır. "Ev danası öküz olmaz," diye bir atasözü vardır. "Öküzün trene baktığı gibi" bir deyimimiz bulunuyor. Âşıklarımız öküzleri baş tacı etmişler ama öküz yakıştırmasını hakaret olarak kullanmaktan da geri kalmamışlar. Ruhsatî, kendini bilmez, cahil âşıkları şöyle hicvediyordu:
"Dokuz dediğine demezsin sekiz
Yalhı dediğine demezsin ikiz
Âşıklık böyle mi olur hey öküz
Var nefsine eyle nasihatleri..."
Divan-ı Lügat-it Türk'te öküz geçiyor: "Boldaçı buzagu öküz ara belgülüg" bugünkü dilimizle "Öküz olacak buzağı, kendisini belli eder," demek istiyor. Eski takvimlerde bir ayın adı da öküz ayıydı. Halk takviminde nisan ayı soğuklarını anımsatmak için "Kork abrılın beşinden/ Öküzü ayırır eşinden" denmişti. Eski Türk takvimlerinde "abrıl" ya da "april" nisan ayının adıydı. O günler mevsim değişikliği günleriydi.
Bazı atasözleri var ki, söylendiği gibi değil, tersini yapmak ve anlamak gerekir. Niçin böyle söylenmiştir? Dikkat çekmek, ibret görevi yapmak için. Öküz hayatı boyunca insanların hizmetinde çalışmıştır. Kağnı çekmiş, çift sürmüş, harman dövmüştür. Buna karşılık gücü kuvveti azılınca, kasabın bıçağına teslim edilmiştir. "İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı," atasözünün görevi, diğer iyiliklerin böyle olmaması için duyguları harekete geçirmekti. Bunun tersi de var. Hayvan olsun, makine olsun, gerekli enerjisini temin etmezseniz, onu besleyip gereksinimlerini karşılamazsanız, verim alamazsınız. Hizmetini aldığımız kimsenin bize kazandırdığı şeylerden yararlanması gerekir ki, işini severek yapsın. İşte bunun için harman döven öküzün ağzı bağlanmaz, derler.