Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948’te katledildi. 25 Şubat 1907’de, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu, 1931’de üç ay kadar tutuklu kalmıştı, ama bir süre sonra okuduğu şiirle Konya’da az kalsın ülkenin düzenini yıkacaktı. Bu tehlikeden vatanı korumak için Konya ve Sinop’un o ünlü hapishanesine atılmıştı. Yıllar geçecek aklım sağa sola erecek ve aşağıdaki şiiri okuduğu için hapse atılan Sabahattin Ali için üzülüyor olacaktım.

O iki kıta ne yazmıştı?

“MEMLEKETTEN HABER

Hey anavatandan ayrılmayanlar

Bulanık dereler durulmuş mudur?

Dinmiş mi olukla akan o kanlar?

Büyük hedeflere varılmış mıdır?

Asarlar mı hala Hakk’a tapanı?

Mebus yaparlar mı her şaklabanı?

Köylünün elinde var mı sabanı?

Sıska öküzleri dirilmiş midir?”

Sinop cezaevindeyken 1933’de Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuştu.

Parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na girdi. 1926 yılında İstanbul Öğretmen Okulu'ndan mezun oldu.

Bir yıl kadar Yozgat'ta öğretmenlik yaptı. Bakanlığın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya gitti. İki yıl okudu. Dönünce Aydın ve Konya Almanca öğretmenliği ve Devlet Konservatuarı’nda dramaturgluk yaptı.  1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine yukarıda sözünün ettiğim gibi üç ay tutuklu kaldı.

Sabahattin Ali de Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldığı sürede Aldırma Gönül isimli şiirini burada yazmıştı. Bu şiir daha sonra Edip Akbayram tarafından şarkı olarak seslendirilmişti.

Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül, aldırma

Ağladığın duyulmasın,

Aldırma gönül, aldırma

Dışarıda deli dalgalar

Gelip duvarları yalar;

Seni bu sesler oyalar,

Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi,

Yukarıya çevir gözü:

Deniz gibidir gökyüzü;

Aldırma gönül, aldırma

Dertlerin kalkınca şaha

Bir sitem yolla Allah'a

Görecek günler var daha;

Aldırma gönül, aldırma

Kurşun ata ata biter

Yollar gide gide biter;

Ceza yata yata biter;

Aldırma gönül, aldırma

Ceza evinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali, Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden görev istedi.

Sabahattin Ali 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlendi. 1936'da askere alındı. 1937 Eylül’ünde kızı Prof. Dr. Filiz Ali doğdu. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamladı.

1944 yılında bakanlıkça görevinden alındı. İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştı. Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kaldı.

Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştı.

Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında kovuşturmalar açılmıştı. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yattı.

1948'de Paşa kapısı ceza evinden çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başladı. Yazacak yer bulamadı.

Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istedi. Alamadı. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar verdi.  Ali Ertekin adlı kaçakçılık yapan birisi tarafından 2 Nisan 1948’de Bulgaristan sınırında öldürüldü.

Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giydi.

Aynı yıl affedildi. Daha sonra bu kişinin derin devlet elemanı olduğu anlaşıldı.

Bir başka güzel şiirin iki kıtasıyla yazımı bitireyim:

“Döndüm daldan kopan kuru yaprağa

Seher yeli dağıt beni, kır beni

Götür tozlarımı burdan uzağa

Yârin çıplak ayağına sür beni

Ayın şavkı vurur sazım üstüne

Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne

Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne

Ay bir yandan sen bir yandan sar beni