Âşık Ali İzzet Özkan hakkında zaman zaman ağır eleştirilerde, ithamlarda bulunuyorum. Hakkım var mı? Emin değilim. Gerçek olan şu ki, Ali İzzet, Şarkışla’da var olmuş, etkilemiş, etkilenmiş bir halk şairimizdir. Evimde misafir etmişliğim, Köyüne gitmişliğim, oğlunun sazını dinlemiş, babasından şikayetlerini işitmişliğim bulunuyor.
Şarkışlalı Âşık Ali İzzet Özkan’a ilişkin, hem yüceltici, hem aşağılayıcı savlar, suçlamalar bulunuyor. Ama var olma savaşımı yadsınamaz.
Ali İzzet 1902 yılında Şarkışla'nın Hüyük köyünde doğmuş. Doğuştan gelen aşıklık yeteneğinin yanında doğduğu çevrenin büyük etkisi olmuş usta bir halk şairi olmasında. Şarkışla çevresinde Agahî, Şahan Ağa(Akkaşları Hüseyin), Aziz Üstün, Bekir Kılıç, Devranî, Firkatî, İzzeti, Halil Soylu, Kemter, Kul Sabri, Nedimî, Sıtkı, Talibi Coşkun, Veli, Visalî ve Veysel gibi onlarca halk ozanı yetişmiş. Ali İzzet’in doğduğu Hüyük köyü, Aşık Veysel’in köyü (Söbalan Sivrialan’a iki kilometre uzakta, sazı ve sözü ünlü bir köymüş. Küçük Ali'nin babası Musa Efendi de bütün Emlek yöresi insanları gibi, şiire meraklı bir (çiftçi) rençbermiş. Evinde sık sık meclisler kurulur, konuğu hiç eksik olmazmış. O yıllar çevrede sevilen hak şairlerinden Aşık Ali, Küçük Ali ile ilgilenmiş.
Ali İzzet'in soydan şair olduğunu söylemek gerekir. Anne tarafından dedesinin Aşık Veli, baba tarafından dedesinin de Derviş Süleyman olduğu öne sürülüyor.
Küçük Ali, şiiri çok seviyormuş. Ancak, kendi şiirini söylemeye bir türlü cesaret edemiyormuş. Gelenek gereği, pek çok halk şairi gibi rüyasında dolu içeceği günü beklemiş durmuş. Ancak ne dolu içebilmiş, ne Hızır'ı görebilmiş. Sabredemeyip söylemeye başlamış. Ama, ustasının önünde diz çökmeyi, ondan izin almayı da ihmal etmemiş.
Ustasının halk şairinin ince noktalarını öğretirken söylediği "Oğlum, davulda zurna / hamamda kurna / pınarda turna... Bu ayağı aklında iyi tut.” Bu öğüdü hiç unutmamış. Kısa süre sonra hazır şiir kalıplarının ötesine geçmiş. Sıra bir mahlas edinmesine gelmiş. O zaman aşıklara Hacı Bektaş Çelebileri tarafından mahlas veriliyormuş. Ali de onaltı yaşındayken yollara düşmüş. Hacı Bektaş'a ulaşmış. Çelebi Hüseyin Feyzi Efendi, Ali'nin yanına İzzet’î eklemiş. Böylece Aşık Ali İzzet adı ortaya çıkmış.
Geride bıraktığımız yüz yıl içinde yaşamış olmasına ve henüz evlatlarının, torunlarının hayatta olmasına rağmen, hayatı hakkında çelişkili bilgiler var. Örneğin, Şarkışla’nın bir alevi köyü olan Hüyük’te, Ali İzzet’in ilk saz dersini köyün imamından aldığı yazılıyor.
Ali İzzet, Kurtuluş savaşında Gaziantep, Doğanbey cephesinde Fransızlara karşı çarpışmış. 1902 onun doğum, 1921 sonu d Gaziantep’in kurtuluşu olduğuna göre, o zamanlar 18-19 yaşlarında olsa gerekir. Daha sonra köyüne dönüp evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmış. Ancak yılın yarısını köyünde, yarısını da yurdun dört bir yanını karış karış gezerek geçirmeye başlamış. Deyişlerini sazı ile sözü ile dile, tele getiriyormuş. Şiirleri, Halk Evleri'nin dergisi olan Ülkü dergisinde peş peşe yayınlanmaya başlamış. Plaklar okumuş, Şiirleri broşür ve kitaplar halinde bastırarak heybesine, torbasına doldurmuş dolaştığı yerlerde satmış. Halk odalarında, halk evlerinde saz çalmış, aşk türküleri muammalar, koçaklamalar söylemiş. Olaylar üzerine türküler yakmış. Bunların pek çoğu halk ağzında söylene gelmekte.
Ali İzzet Özkan, halkın duygu ve düşüncelerini şiirlerine konu yaptı. Kore savaşlarından Kıbrıs davamıza kadar çeşitli konularda halkımızın milli duygularını yüceltici deyişler söyledi.
1955 yılında çağrılı olarak Kıbrıs'a gitti. Burada büyük ilgi gördü. Söylediği şiirler Kıbrıs Türkleri için moral kaynağı oldu.
Yarın âşıklık geleneğindeki yerinden söz edeceğim.