Elli yıl önce bugün. 2 Nisan 1948 Sabahattin Ali’nin katledildiği günün üzerinden 75 yıl geçmiş. Konya’da düzeni yeren iki kıtalık bir şiir okumuştu. Bunun için Konya ve Sinop’un o ünlü hapishanesinde yatışı kimlerin yüreğini sızlatmazdı?

O iki kıta neydi?

MEMLEKETTEN HABER

Hey anavatandan ayrılmayanlar

Bulanık dereler durulmuş mudur?

Dinmiş mi olukla akan o kanlar?

Büyük hedeflere varılmış mıdır?

Asarlar mı hala Hakk’a tapanı?

Mebus yaparlar mı her şaklabanı?

Köylünün elinde var mı sabanı?

Sıska öküzleri dirilmiş midir?”

Sinop cezaevindeyken 1933’de Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuştu.

Şimdi filmini başa saracağım: Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907’de Gümülcine’nin Eğridere köyünde doğdu,
Babası piyade yüzbaşısı Ali Sabahattin Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısıyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamladı.

1926 yılında İstanbul Öğretmen Okulu'nu bitirdi.

Bir yıl kadar Yozgat'ta öğretmenlik yaptı. Bakanlığın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya gitti. İki yıl okudu. Dönünce Aydın ve Konya Almanca öğretmenliği ve Devlet Konservatuarı’nda dramaturgluk yaptı. 1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı.

Sabahattin Ali de Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldığı sürede Aldırma Gönül isimli şiirini burada yazmıştı.

Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül, aldırma

Ağladığın duyulmasın,

Aldırma gönül, aldırma

Dışarıda deli dalgalar

Gelip duvarları yalar;

Seni bu sesler oyalar,

Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi,

Yukarıya çevir gözü:

Deniz gibidir gökyüzü;

Aldırma gönül, aldırma

Dertlerin kalkınca şaha

Bir sitem yolla Allah'a

Görecek günler var daha;

Aldırma gönül, aldırma

Kurşun ata ata biter

Yollar gide gide biter;

Ceza yata yata biter;

Aldırma gönül, aldırma

Sabahattin Ali 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlendi. 1936'da askere alındı. 1937 Eylül’ünde kızı Prof. Dr. Filiz Ali doğdu. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamladı. 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı. 1940 yılında tekrar askere alındı. Dönüşte 1945 yılına kadar Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yaptı

"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştı. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmıştı. 1944 yılında mahkemeyi kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştı. Duruşmalar sonunda görevinden alındı.

İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştı. Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kaldı.

Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştı.

Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında kovuşturmalar açılmıştı. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yattı. 1948'de Paşa kapısı ceza evinden çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başladı.

Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istedi. Alamadı. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar verdi. Ali Ertekin adlı kaçakçılık yapan birisi tarafından 2 Nisan 1948’de Bulgaristan sınırında öldürüldü. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giydi. Aynı yıl affedildi. Bu kişinin derin devlet elemanı olduğu anlaşıldı.